İlgi Manyağı

 İnsan doğası gereği, çocukluktan itibaren taktir edilmeyi, beğenilmeyi arzulayan bir canlıdır. Özellikle hayatı ve kendisini olduğu gibi kabul etmeyi öğrenemeyen bireylerde bu durum hastalıklı bir hâle dönüşebilir. Peki beğenilmek, ilgi odağı olmak için insanın gidebileceği en uç nokta ne olabilir? Kristofffer Borgli’nin yönetmen koltuğuna oturduğu Syk Pike, (İlgi Manyağı) filmi, narsist ve ilgi takıntısı olan bireylerin hayatını kara mizah olarak ele alarak ne kadar ileri gidileceğini sorguluyor.

 Filmin ana karakteri Signe, Thomas ile sevgilidir. Thomas, hırsızlıkla modern sanatı birleştiren bir sanatçıdır. Signe ise bir kafede barista olarak çalışmaktadır. Her ikisi de hem kendi ilişkilerinde hem de çevrelerinde ilgiye aç bireylerdir. Signe’nin çalıştığı kafede gerçekleşen bir olay, filmin gidişatını belirler. Boğazından, köpek tarafından ısırılan bir kadına yardım eli uzatan Signe, sonrasında tüm günü yüzü, üstü kanlı olarak dolaşır ve gördüğü ilgi hoşuna gider.Ta ki Thomas’ın sergisine kadar. Sevgilisinin sergisiyle gurur duymaktan çok uzak olan Signe, Thomas’ın gördüğü ilgiden rahatsızdır. Her ne kadar ilgiyi kendi üstüne çekmeye çalışsa da başarısız olur. Sergi sonrası verilen toplu yemek sahnesinde iki sevgili adeta yarışa girer. Signe, Thomas’ın üstündeki ilgiyi çekemeyeceğini anladığı noktada yalana başvurur ve çereze karşı alerjisi olduğunu açıklar. Filmin en trajikomik sahnelerinden biri yaşanır. Signe, kendisi için özel yapılan yemek harici Thomas’ın tabağından bir lokma alır. Bunu gören yetkili “Ben tabağı doğru koydum, gördünüz,” diye olaya müdahale eder. Signe yavaş yavaş sözde alerjik reaksiyon gösterir. Thomas konuşma yapmak için ayağa kalktığında ise ikilinin ilgi savaşı komikleşir. Thomas konuşmasını bitirmeye çalışır, Signe fenalaşma numarası yapar, etraftakiler panikler.

 Thomas, sergi sonrası iyice popülerleşir. Dergi için Thomas’ın verdiği röportaj Signe için artık kırılma noktasıdır. Signe hem Thomas’ın gözünde hem de girdikleri ortamlarda ikinci plandadır. Ve en sonunda sınırları fazlasıyla zorlayarak tekrardan ilgiyi üzerine çekmenin yolunu vücuda zararlı etkileri fazla olan bir ilaçta bulur. Kontrolsüzce kullandığı ilaç kısa sürede etki eder, Signe’nin yüzünde ve vücudunda yaralar çıkmaya başlar. Sevgilisi doktora gitmesini ister. Signe gider ama doktora yaralarını göstermeyi reddeder. Çünkü yaralarının çözümü, ilginin kaybolması demektir. Thomas’ın ve diğerlerinin ilgisi ise her zamanki gibi kısa sürer. Bu sürede Thomas daha göz önündedir. Bu yüzden Signe ilaç kullanımı arttırır ve sağlığı geri dönülemez derecede etkilenir. Fakat bu Signe’nin umurunda değildir. Daha çok ilaç, daha çok yara, daha çok ilgi olacağını düşünür. Ve sonunda hastaneye yatırılır. Testler, röntgenler sonuçsuzdur.

 Signe ilaçları kullanmaya devam ederken annesinin yönlendirmesiyle grup terapisine katılır. Orada da istediği ilgiyi göremez. Artık yüzü bandajlıdır. Gazeteci, yakın arkadaşını bu konuda kendisiyle röportaj yapmaya zorlar. Röportaj yayımlanır. Fakat yayımladığı andan hemen sonra bir son dakika haberiyle, bir adam karısını ve çocuklarını katletmiştir, Signe hakkındaki yazı internet sitelerinde aşağılarda kalır. Arkadaşını arayıp röportajının yukarı çıkartılıp çıkartılmayacağını soracak kadar ileri gider. Signe için kendisi hariç artık hiçbir şeyin önemi yoktur. Film bu şekilde devam eder, Signe beklediği gibi olmasa da popülerleşir. Bir giyim firması için model bile olur. Çekimde, “Seni tanımlayan kelime nedir?” diye sorduklarında, Signe “Regardless,” diye cevap verir. Evet Signe, popülerlik ve ilgi uğruna çevresine, sağlığına, topluma aldırış etmez, kayıtsız kalır.

 Film boyunca yönetmen bizlere bireyin iç dünyasından kesitleri de Signe’nin gündüz düşleri olarak sunar. Kiminde ünlenip televizyon programlarına katılır, kiminde kendi cenazesine tüm dünyadan katılımcıların eşlik ettiğini hayal eder.

 On adaylığı ve yedi ödülü bulanan Syk Pike filminde Borgli sadece ilgi için insanların ne kadar ileri gidebileceğine değil, aynı zamanda medyanın mağduriyet fetişine de inceden dokunuyor. Her ne kadar rahatsız edici öğeler bulunsa da yönetmenin ustalıkla kullandığı absürtlüklerle mizaha dönüşen oldukça keyifli ve günümüzde insanın yaşantısını sorgulatan bir film.

 Eğer narsist bir bireyin yaşantısına birkaç saatliğine yakından tanıklık etmek isterseniz bu film tam size göre.

 İyi seyirler.

Yorum bırakın