Maksim Gorki’nin Bir Sonbahar Gecesi öyküsü insana dair çok şey anlatıyor.
Bu öyküde anlatıcıya bir isim verilmemiş. Ben ona Anton diyeceğim.
Anton on yedi yaşında. Yabancı bir kentte, meteliksiz dolaşıyor. Üstünde başında ne varsa satıyor. Gemi iskelelerinin bulunduğu uzak bir bölgeye gidiyor. Karnı çok aç. Üstelik hava soğuk ve yağışlı. Yazın arı kovanı gibi işleyen kumsalda in cin top oynuyor. “Sanki yeryüzünde bir ben kalmışım. Beni de soğuk bir ölüm beklemekte.” diyor.
Genç adam bir kantinin arkasında, yere oturmuş kumu kazan birini fark ediyor. Kızın üstü başı sırılsıklam, yüzünde ustalıkla yerleştirilmiş üç kocaman çürük var.
Anton’u görünce önce çığlık atıp sıçrayan kız, onun da aç olduğunu anlayınca “Kaz öyleyse! Ben yoruldum.” diyerek ondan yardım istiyor. Anton yiyecek bir şeyler bulmak amacıyla kantinin altını kazmaya devam ediyor. Kantinin döşemesinin de olabileceğini düşünen kız Anton’a kilidi kırmasını söylüyor.
Kilidi kırıp kantine giriyor ve buldukları bir somun ekmeği paylaşarak yan yatmış bir sandalın altına sığınıyorlar.
Islak ve dar sandalın altında sohbet ederken kızın isminin Nataşa olduğunu, bir hayat kadını olarak çalıştığını, kazandığı paraları elinden zorla alan fırıncı sevgilisi tarafından dövüldüğünü öğreniyor. Genç kızın yakınarak değil ama sanki umursamazlıkla, düşünüp sonuca varmış gibi söylediği sözler Anton’u etkiliyor: “Ne aşağılık bir hayat!”, “Bari geberip gitseydim.”
“Siz erkekler, hepiniz alçaksınız! Elimden gelse hepinizi ayağımın altında böcek gibi ezerim!” diyen Nataşa daha sonra Anton’a “Ne oluyor sana? Ha? Üşüdün mü? Donuyor musun?” diye sorarak sarılıp öpüyor. Gözlerinden yaşlar akan Anton’u “Tanrı büyüktür, her şey düzelir.” diyerek teselli ediyor.
İki genç sabah olunca kentin yolunu tutuyorlar. Orada dostça vedalaşıp ayrılıyorlar.
Anton daha sonra Nataşa’yı arasa da bulamıyor.
Hikâye Anton’un “Öldüyse rahat uyusun, yaşıyorsa da dilerim yaşadığı hayatın bilinci uyanmasın ruhunda… Çünkü gereksiz, yararsız bir acı olurdu bu…” sözleriyle bitiyor.
DİLERİM HAYATIN BİLİNCİ UYANMASIN RUHUNUZDA
Nataşa ıslak ve dar sandalın altına girdiklerinde Anton ile sohbete başlayınca önce “Ne aşağılık bir hayat!”, “Bari geberip gitseydim.” diyor.
Sizce bu sözler ruhunda hayatın bilinci uyanmamış bir kadına ait olabilir mi?
Nataşa daha sonra üşüyen Anton’u teselli amacıyla “Tanrı büyüktür, her şey düzelir.” diyor.
Hangi Nataşa gerçek? Hayatın aşağılık olduğunu söyleyen, geberip gitmek isteyen Nataşa mı, yoksa Tanrı’ya ve her şeyin düzeleceğine inanan Nataşa mı?
Kuşkusuz Gorki bizlerin ruhumuzu, zaman zaman, hayatın bilincini uyandırmamak amacıyla, pişpişlediğimizin farkında.
Yoksa devam edecek gücü nereden buluruz, değil mi sevgili dostlar?