Mazlum Ustanın Sihirli Değnek İmalathanesi

 Mazlum iyi adamdı. Küçük dükkanında sigara içmez, dışarıya koyduğu taburede çok oyalanmadan ve sigaraya da saygısızlık yapmadan zehri akciğerlerine doldururdu. Ağzından küfür çıkmazdı. Sert görümlü ancak güleç biriydi. Sesi toktu ancak alçak sesle konuşurdu. Teni olabildiğine esmer ve temizdi. Yanına yaklaştığınızda aynı sefa kokardı.

 50 yıla aşkın süredir bu meslekteydi Mazlum Usta ve sihirli değnekleri sipariş üzerine üretirdi. Değneklerin sihirli olması için havas ilmini yan dal olarak ele almıştı ve sihirde herhangi bir bozulma olmasın diye değneklerini incir ağacından yapılmış sandıklarda saklıyordu. Değneği kırılanın değneğini onarmaz, ismini alır ve ona bir daha değnek satmazdı. Üstüne üstlük bir de tokat atar ve “Sana bu tokadı kırmadan atmalıydım.” derdi.

 Yapılan röportajlarda her on yılda bir çırak yetiştirdiğini ancak gizlilik sözleşmesi imzalattığından ötürü kim olduğunu ya da çırağının dükkanının nerede olduğunu söyleyemeyeceğini belirtmişti. Değnek talep etmek de o kadar kolay değildi. Her yıl mart ayının ilk çarşambası sınırlı sayıda ürün talebi açardı defterine.

 Siyaset konuşanları uyarırdı çünkü siyasete inanmazdı. Ancak vergilerde zorlanırdı, hem maliye bakanlığına hem de Diyanet İşleri Başkanlığına değnek başı vergi öderdi. Muhasebecisini her aradığında ağzında sigara olurdu.

 Mazlum Usta’nın büyük büyük ustaları ise Avrupa’ya cadıların yakıldığı dönemde cadılara değnek ihraç edecek kadar iyiydi. Osmanlıda Tırnova bölgesine, meclis döneminde ise cinayet araştırma komisyonuna önemli değnek desteğinde bulunulmuştu.

 Mazlum Usta ise ustalarından daha seçiciydi. Şarlatanlıktan ya da kötü şöhretten uzak kimselerin ürün taleplerini onaylardı. Ruhsal bir damga ile mühürler imalathanenin sembolünü her değneğe kazırdı.    

 Çarşı kahvehanesine bağlanan diyafondan her gün bir tane kahve isterdi. Kahveyi sade ve şekersiz isterdi. Köpüksüz içerdi. Bıyıklarına kahve köpükleri bulaşmasından haz almazdı. Ayağında her zaman koyu kırmızı bir çarık vardı. Sabahın ışıkları ile dükkanı açar, gün doğumu ile kapatırdı. Dükkânında herhangi bir heykel sanatçısının yaptığı putu barındırmazdı. Dükkânın girişinde bol bol tütsü yakardı.

  Esnafla iyi geçinirdi ancak çokta konuşkan biri değildi. Gelen geçenlere bakmazdı, rahatsız edenleri ise kendi değneği ile uzaktan az bir sihir ile uyarırdı. Müşterinin değneğini deneme amaçlı dahi olsa kullanmazdı. Her değnek parmak izi gibidir, olayın uhreviyatına zarar vermeyelim derdi.

 Geçtiğimiz günlerde ise vefat etti. Sessiz bir defin oldu. Daha önceden arkadaşlarını sözlü vasiyeti üzerine bedeni tüm kıllardan arınıp öyle gasilhaneye sokuldu. Ve yine vasiyeti üzerine saten kefenle defnedildi. Dükkanı ise Mazlum usta tarafından ölmeden tamamen boşaltmıştı ve içine bir not bırakılmıştı:

 “En büyük sihir kalplerdedir, tokadı yiyin ama kırmayın onları.” 

Yorum bırakın