Mahallenin Namusu
Kadın cinayetleri Türkiye’nin bitmeyen çilesi. Kadınların cinsiyet ayrımcılığına uğradığı, namus adına kurban edildiği, yaşam hakkına…
Kadın cinayetleri Türkiye’nin bitmeyen çilesi. Kadınların cinsiyet ayrımcılığına uğradığı, namus adına kurban edildiği, yaşam hakkına…
Ağustosun yakın arkadaşı, ekimin kardeşi, yazın gözyaşı, umudun rüzgârı, korkuların körükçüsü, kimilerinin doğum günü, kimilerinin yıl…
“Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına Koşaradım tükeniyorsunuz insan…
Bizler sadece olmamız gereken kişiyle olduğumuzda daha iyi insanlara dönüşüyoruz, diyordu anarşizmin içinde aşkadokununca boğulan çocuklar. Hiç oksijen soluyarak zehirlendiğinizi düşündünüz mü? Tanrı’nın bile güya yarattığı insanları nasıl kullanması gerektiğini bilmediği ve ipin ucunu kaçırdığı bir zamanda, sayısızbeden birbirine çarpmadan öylece geçip gidiyorlardı dünyanın sonuna. Ne zaman vardı ne de mekân. Sakalları buz …
Bu günce; herkesin bildiği, belki de yaşadığı, toplumda konuşulamayan konuşulsa dahi hep bir nedene bağlanılaraksavunulan istismarın küçük ruhlardaki çözülmelerini doğa metaforuyla konu alan aslında hepimizin güncesidir. Güz/Solmak …
Öğleden sonra. Sonbahar fırtınası. Ağaçlar rüzgârı tutamıyor. Güneş çoktan bulutların arkasına kaçmış. Yerde renkcümbüşü. Yaprakların savruluşuna bakıyorum. Yollar, onların. Ne bir masa ne bir sandalye ne de bir insan sokaklarda.Ve ben seninleyim. Özgürlüğümde. Mutlu muyum? Sendeki tutsaklığım kadar değil. Sana yazdığım son mektubu düşünüyorum kahvemin kokusunda. Peşi sıra kelimelerini. Beni okşayan, duygularını banataşıyan. Başka …
Bir merdiven dayamıştı dik bir duvara. Onu görenler “Aklını kaçırmış olmalı,” diyorlardı arkasından. Belki de delirmişti.Çoğu kişinin yapmadığını yapmaya çalışmak, deliliğin asıl tanımı olabilirdi. Merdiven kaç basamaklıydı bunu kestirmeye çalışıyordu, beceremiyordu. Kendini zaman zaman bir duvara değil de göğetırmanır gibi hissediyordu. Bir el atanım olsa ya da arkadan destekleyenim… Sonunda en yakınına açıldı; …
Sonbaharsan yeşile bulaşma. Ben sonbahardan başka bir şey değilim. Didem Madak, şiirlerini “Grapon Kâğıtları”na sardığı günlerde, bende göğsümden dilime doğru yükselen bir “mersiyeağrısı” bırakmıştı. Pessoa’nın “Huzursuzluğun Kitabı”nda da bir benzerini, belki daha hafif sancılısını yaşamıştım.Sonrası uçsuz bucaksız sonbahar bahçesi… Zaman zaman sözcüklerini yutkunamadım. Korkusuzluğun burcuna şiirbayrağı diken bir şairin, “Ölüm çok iri bir …
Çok pişmanım doktor! Var mı pişmanlığın çaresi tıpta. Nasıl yardımcı olursun? Biraz hastanede kalsam, yeni çıkanilaçlardan kullansam, anestezi alsam ya da alternatif tıp? Bilmiyorum doktor sen söyle, var mı çaresi? En büyükdüşmanı, günler hatta saatler. Zamanı ötanazi etmek için bir şansım olsa değil mi doktor? Yıkasam cenazesini, kılsamnamazını, diksem mezar taşını belki o zaman bulurum …