Bir Ölümün Günlüğü

Ruh saman kağıdından bir defter, yağmur eritir, rüzgâr hırpalar

Bir ölümün günlüğü bu ne bir kilit saklayabilir ne de bir anahtar açar

Kum saatinden de farkı yoktur aslında günlerin, hep tepe takla geçer

Ne tarafa çevirirsen çevir kumdan sayılı ömürleri, hepsi bir iplik gibi düşer

 

Bir ölümün günlüğü bu, bu bir ölünün

Farkına çok erken varılmış olsa gerek bu bütünün

Ruhum bu sayfalar arasında bir leke beyazın ardına sıralanan

Çok akıllı sandık kendimizi, evet sana söylüyorum deli olan

 

Şimdi filizlendiğini hatırladığın bu hayatın yaprakları dökülüyor

Sana söylüyorum, gün be gün dalların kırılıyor, köklerin kuruyor

Sense bir dalganın serseriliğiyle alay edercesine kafanı vuruyorsun kayalara

Acınası olan senken, acıdığını zannediyorsun başka insanlara

 

Sen, zavallı bir papatya gibi bekliyorsun yapraklarından koparılmayı

Başkalarının fallarına meze oluyorsun, bırak onların kahkahalarına katılmayı

Sen her geçen gün eriyorsun yavaş yavaş bir mum gibi baştan aşağı

Bu kadar aptal olma, bu kadar aptal olamam, bu kadar ölme, bu kadar ölemem.

 

 

 

 

Yorum bırakın