Fovizm:Renkler ve Duyguların Vahşi Kontrastı /Doğanın Vahşi Canlılığı

“Fovizm her şey değildir ama her şeyin temelidir”

Henri Matisse

 1898 – 1910 arası eserlerini veren Fovizm akımı,  kurucu ressamları Henri Matisse, Andre Derain, Maurice de Vlaminck ile tanınmıştır. Bu dönemde onlarla eserler veren ve onları takip eden Jean Puy, Henri Manguin, Raoul Dufy, Albert Marquet, Samuel Helpert, Kees van Dongen, Georges Braque fovist sanatçılardan bazılarıdır. Bazı ressamlar bu akımın etkilerini yıllarca eserlerinde sürdürmüş, bazılarıysa sonradan  Kübizm, Füturizm gibi akımlara yönelmiştir.

 Henri Matisse öncülüğnde gelişen Fovist akım, eserlerini vermeye ve sanat çevrelerinde, sergilerde adından söz ettirmeye başladıkça merak uyandırmıştır. Kimi çevreler bunu heyecanla takip ederken kimi eleştirmenlerce bu akımın alaya alındığı bir gerçektir.

 Öyle ki I. Dünya Savaşı’na kadar modern sanat yazılarıyla tanınmış sanat eleştirmeni Louis Vauxcelles, 1905 Ekim’inde Paristeki  Salon D’Automne ‘da (Sonbahar Salonu)  fovist ressamların, canlı, sert renkli, baskın eserlerini gördüğünde eleştirel bir biçimde “ Les Fauves!” (Vahşi Hayvanlar) ifadesini kullanırken,  bunun bir akıma ve dahası bir grup sanatçıya isim olacağını belki de o zaman kestirememişti. Daha sonraları “Kübizm” terimini de ilk kez ortaya atacak olan  Vauxcelles, aynı sergideki bir Rönesans heykelini işaret ederek “Vahşi hayvanlar arasında Donatello!” diyerek haykırmış ve onları Paris’te konuşulur bir konu hâline getirmişti.  Bu çıkıştan sonra modern sanatta skandaldan faydalanan ilk hareket olarak adlandırılacak olan bu akımın sanatçıları ve takipçileri bazen Fuaves (Vahşiler), bazense Incohérents (Tutarsızlar) olarak bilineceklerdi. Fovistler / Fovlar önceleri bu ismi garipseseler de sonrasından oldukça memnunlardı.

 Vahşiler, baskın bir sadeliği şiddetli bir canlılıkla göstermiş, derinliği resimden almış ve daha önce görülmemiş bir kontrast ortaya çıkarmışlardır.  Hem de her yönüyle. Renkler, bazen tüpten direkt tuvale sıkılan boyalarla doğanın ve insanın arzusunu, şiddetini , coşkunluğunu, canlılığını olduğu gibi yansıtmıştır. Fovistler sadece renklere değil, sanatçının iç dünyasındaki çatışma, anlam ve duyguya da özgür bir alan bırakmışlardır.

 Bu alandaki en önemli eserler; Andre Derain, Charing Cross Köprüsü 1906) / Henri Matisse , Şapkalı Kadın (1905), Kees van Dongen, Soprano (1908)

 Henri Mattise, Andre Derain gibi sanatçıların gerçek resim anlayışlarını bulmada ve çoğu sanat akımında olduğu gibi bir önceki döneme karşı yeni bir rüzgar arayışında  en çok etkilendikleri Paul Cezanne, Paul Signac Fovizm evriminde önemli etkileri olan ressamlardır. Doğa, renkler ve biraz da sıcak iklim ve kültürleri izlemeyi seven bu ressamlar benzer değerler çevresinde toplanmışlardır.

“Doğadan resim yapmak, nesneyi kopyalamak değil; kişinin duyumlarını gerçekleştirmektir.”

Paul Cézanne

 Güney ve Akdeniz kıyıları Signac gibi, fovist Henri Mattise ve Andre Derain’i de bu yolculuk üzerindeyken oldukça etkileyecek, tuvallere alev pembesi ağaçlar, turkuaz yüzler, kobalt mavisi saçlar getiren bu manifestosu olmayan akımın uyumsuz duruşuna bir dönem ev sahipliği yapacaktır.

 Gelenekselin dışında, doğanın ve doğalın bünyesinde, coşkun, neşeli, gerçek ve vahşi bu sanat yolculuğu bir döneme damgasını vurmuş, hem alaya alınmış hem  ilginç bulunmuştur. Her yeni etki gibi hem beğenilen hem de çokça eleştirilen tüm yönlerine rağmen modern sanatta Fovistler farklı yön, alt akım ve türlere esin olmaya devam etmektedir.

Yorum bırakın