Türkiye’nin önde gelen caz müzisyenleri ve bestecilerindensiniz. Bunca yıldır cazın her alanında faaliyetlerde bulundunuz. Caza olan tutkunuzu ve bu tutkunun devamını sağlayan motivasyonlarınız nelerdir?
Cazı ilk duyduğum zaman swing duygusu ve armonik yapısı çok ilgimi çekmişti. Biraz araştırıp caz müzisyenlerinin donanımlarını edinip o zaman çalmaya çalıştığım müzikleri bilerek daha iyi çalmayı düşünmüştüm. Cazın içine girdikçe tutkuyla bağlandığım müzik türü oldu. Her zaman yenilikçi, gelişmeye açık hatta gelişmeyi teşvik eden bir yapısının olmasının yanı sıra enerjisi, çalarken verdiği keyif, bu keyfin diğer müzisyenlerle anında paylaşılması, caza olan tutkumu sürdürmemi sağladı.
ODTÜ mezunusunuz. Üniversite yıllarınızı burada geçirmiş olmak, hayatınızda caza nasıl etki etti?
ODTÜ eğitimin getirdiği disiplinli çalışma, araştırma ve öğrenme pratiğini gitar ve cazı kendi kendine öğrenmiş bir müzisyen olarak çok kullandım. Ayrıca ODTÜ’nün bana indirekt katkısı da oldu, eğitim 2 kez çok uzun sürelerle durdu. Ben bu dönemlerde eve kapanıp günde 8 saat gitar ve müzik çalışarak bir anlamda müzik eğitimi aldım. Müzik ve gitarda önemli aşamaları geçmemde bu dönemlerin çok faydası olmuştur bana.
Kendi bestelerinizin öyküleri var ve konserlerinizde bunları anlatıyorsunuz. Cazı diğer müziklerden ayıran unsurlardan biri de hikâyesi ve felsefesinin olması mıdır sizce? Ve bunların dinleyiciler ile bağınızı güçlendirdiğine inanıyor musunuz?
Evet. Genelde enstrümental caz çalıyoruz, sözsüz müzikte dinleyiciye ulaşmak daha zor. Parçanın hikâyesini anlattığım zaman dinleyici müziğe daha çok giriyor ve ondan daha çok zevk alıyor. Bu sadece dinleyicilerle de sınırlı değil, provalarda yeni parça getirdiğim zaman hikâyesini müzisyen arkadaşlarla da paylaşıyorum, bu şekilde herkes çalarken parçanın duygusu içine daha çok giriyor.
2022 yılında çıkan Aubergine/Patlıcan albümünüzün yapım aşamasından bahsedebilir misiniz?
Bu proje bir dost sohbetinde kurduğumuz bir benzerlikle başladı, patlıcanın aslında baskın tadı olan bir sebze olmayıp bir yemekte diğer tatlara nasıl baz olduğu ve onu öne çıkardığını, bunun müzikteki benzerlikleri üzerine konuşmuştuk. Bunun üzerine patlıcan ve yemekleri temalı bir proje geliştirdim. Burada asıl olan coğrafî ve kültürel özelliklerin müziğe yansımasıydı. Gastronomi ise tabii işin esprisiydi daha çok. “Karnıyarık”; çok Türkiye, dolayısıyla ana temada bariz bir Frigyan ezgi var. “Mellanzane alla Parmigiana” İtalyan temalı, başında ve sonunda mandolin melodisi var. “Musakka”; Türk ve Yunan kültürlerinde olan Zeybek ve Nikris makamında, bu parçada ana temayı buzuki ile çaldım. Albüm kayıtlarını 2021 sonbaharında, hemen pandemi sonrası yaptık, 2022 ilkbaharında da piyasaya çıktı. Çok değerli müzisyenlerin katkılarıyla çok içime sinen, benim de çok keyif aldığım bir albüm oldu Aubergine/ Patlıcan.
Sizi takip eden ve caz müzisyeni olmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz ve takip etmelerini önerdiğiniz etüt ve kitaplar varsa bizimle paylaşır mısınız?
Benim ilk öğrenirken çalıştığım William Leavitt’in 3 volumluk “Modern Method for Guitar” adlı metodu ve Jerry Coker’ın Improvising Jazz kitabıydı. Daha sonra Joe Pass, Pat Martino gibi gitaristlerin metotlarını çalıştım. Caz günümüzdeki dili Bebop’ı öğrenmek için Charlie Parker transkripsiyonları çalıştım. Bunları kitaplar kadar kısmen de olsa kendim transkripsiyonlar yaparak da çalıştım. Bol bol dinledim, sadece gitar müziği değil özellikle nefesli enstrümanların olduğu kayıtları da dinledim. Günümüzde bir çok başka kitap, metot var, ayrıca internette videolar birebir eğitmen gibi. Caz müzisyeni olmak isten gençler öncelikle bol bol dinlesinler, hem cazın kilometre taşlarını, hem de günümüzün cazcılarını. İntereneti kullansınlar (eminim ki kullanmayan yok). Eğitim aldıkları kurum, hoca ya da kendilerinden önce yol almış arkadaşlarının önereceği metotları disiplinli bir şekilde, hiçbir egzersizi atlamadan çalışsınlar.
Eşiniz ile kurduğunuz Nardis Jazz Club’ın başarısı ve faaliyetleri ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Nardis haftada 6 gece caz konserlerine, 22 yıldır sahne oluyor. 29 Kasım 2024’de 6000. konserimiz olacak. Bu kadar süre bu işi sürdürülebilir kılmak bize gurur ve onur veriyor. İlk günden beri yeniliklere, gençlere yer vermemiz bizi bu kadar uzun bir süre ayakta tuttu. Gençlere sadece sahne vermiyoruz, ayrıca yarışmalar düzenleyip onları görünür kılıyoruz. Düzenlendiği zamanlarda yurt dışındaki yarışmalara da gönderip uluslararası tecrübe ve görünürlük sağlamalarına çalıştık. Mekânda müziğe, müzisyene ve müzik dinleyicisine maksimum saygı gösterip “performans sırasında minimum ses” politikamızı sürdürdük. Bu şekilde daha uzun yıllar aynı çizgide sürdürmek en büyük dileğimiz.