Islak kitabın ağırlığında gizli, anlamını yitirdiğim kelimeler.
Kaldırımlarda çamur, sırtımda koca bir kambur, zihnimde pus olur.
Yamalı ceketimin düğmelerini, bir senfoninin çığlıklarını
Geçmiş mahzun günleri unutabilmek mümkün değil.
Kuzeyde bir feryat yükselir güney kendiyle çelişir.
Dizelerim yuvarlanır dizine serilir sonra şiire erişir.
Senfoni susar şiirden geçilir ve ayakta alkışlanır,
Bahar gibi ve baharın gelişi gibi bana gelişin.
Hiçbir yerde olmayışım, gitmek istemeyişim,
Her an ve her yerde seninle olma ihtimalim.
Memleketten taşar dünyaya uzanırız,
Sen ve ben bir de yamalı ceketim.
Düğmelerimi ilikler hayatı kucaklarız.
Sokakları, anıtları, gölleri, nehirleri,
Gider bulur bizim gibileri kucaklarız.
Bizden olmayanlara kucak açar,
Yetmez dünyadan kaçar yıldızları kucaklarız.
Ben yine döner, dolaşır seni kucaklarım.
İçimde ve dışımda yamalı ceketimle.
👏👏