Brezilyalı yazar Jorge Amado’nun aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmenliğini Bruno Barreto’nun yaptığı 1976 yapımı Dona Flor ve İki Kocası (Dona Flor e Seus Dois Maridos), kırklı yılların Bahia’sında bir pazar sabahı karnavalı ile açılıyor. Kadın kıyafetleri ile şarkı söyleyip eğlenen bir grup erkek, dans ederek gelen bir kadının öncülüğündeki kalabalığa karışıyor. Erkeklerden biri abartılı hareketlerle kendine has dansını yaparken aniden yere yığılıyor. Kalabalığın “Ölmüş!” bağırışları, koşarak gelen Dona’nın çığlıklarına karışıyor: Vadinho!
Vadinho’nun karnavaldan farkı olmayan cenaze töreninde gerçekten üzgün olan tek kişi, siyahlar içindeki karısı Dona. Kadınların fısıldaşmaları ve erkeklerin övünerek konuşmalarından, ölünün iflah olmaz bir kumar ve seks düşkünü olduğunu anlıyoruz. Cenaze töreninden sonra Dona’nın geçmişe dönüp hafızasını tazelemesi ile de Vadinho’nun Dona’nın hayatındaki yerini ve etkisini öğreniyoruz.
Filmin ilk yarısı yemek dersleri veren Dona’nın yengeç yahnisi tarifi ile başlıyor. Vadinho’nun en sevdiği yemek. Özenle hazırlanan yemek pişerkençiftimizin düğün gecesine gidiyoruz. Tutkulu bir gecenin sabahında yatağında yalnız uyanan Dona gibi biz de yeni damadın nerede olduğunu merak ediyoruz. Vadinho, üstünde damatlığı ile kumar masasının başında. Etrafında tüm zamanını birlikte geçirdiği kadınlardan ve erkeklerden oluşan bir grup insan var. Ve bu, bütün evlilikleri boyunca böyle devam ediyor. Vadinho için bu durumun garip bir yanı yok. Kumar ve arzularını doyuracak herhangi bir kadın, onun günlük yaşantısı için yeterli. Buna rağmen Dona, günlerce eve gelmediği zamanlarda bile kocasını beklemekten vazgeçmeyen bir kadın. Elindeki parayı zorla, hatta şiddet kullanarak alan kocasını hiçbir koşulda bırakmıyor. Değil komşularının söyledikleri, kocasının gözünün önünde yaptıklarını bile görmek istemiyor gibi bir hâli var. Vadinho’nun bir sözü, bir dokunması yetiyor ona. Diğer kadınların sadece düşüp kalktığı sürtükler olduğunu, onun için tek gerçeğin Dona olduğunu söyleyen kocasını her seferinde affediyor. Yedi yılın sonunda, Vadinho’nun otuz üç yaşında ani ölümü ile biten bu evlilikten sonra, Dona’nın siyahlar içinde ve üzgün bir şekilde mezarlığa gitmesi ile bitiriyoruz ilk yarıyı.
Filmin ikinci yarısında ise Dona’nın artık başka bir kocası var. Dona, komşularının dul bir kadın olarak arzularını tatmin edecek bir erkeğe ihtiyacı olduğu ısrarlarına itiraz edemiyor. Kırklı yaşlarında, saygın bir eczacı olan ve doktor olarak anılan Teodoro, kibar, saygı duyulan, evine ve karısına düşkün bir adam. Yani Vadinho’nun tam tersi! Hatta balayında karısını rahatsız edeceğini düşündüğü için ona dokunmaktan çekinen, yatak odasında ışıkları kapatacak kadar Vadinho’ya uzak bir adam. Dona ve Teodoro’nun düğün günü kiliseden çıkarken ne kadar mutlu olduklarını görüyoruz. Sakin, huzurlu ve takdirle karşılanan bir hayat onlarınki. Bir yıl böylece geçerken Dona, bir şeylerin eksikliğini hissetmeye başlıyor. Ne olduğunu anlayamadığı ya da kendisine bile itiraf edemediği bir şeyler.
Evliliklerinin ilk yılını yakın dostlarının katıldığı bir parti ile kutluyorlar. Her şey çok güzel görünüyor. Teodoro, son misafirleri yolcu etmek için dışarı çıktığında, Dona’nın evde yalnız olmadığını fark ediyoruz. Dona ve Teodoro’nun yatağında çırılçıplak uzanmış, Dona’yı bekleyen Vadinho!
Filmin son yirmi dakikasında aniden ortaya çıkan Vadinho’nun hayaleti, Dona için işleri iyice karıştırıyor. Ona karşı koymakta zorlanmaya başlayınca, bir komşusundan yardım istiyor. Yapılacak tek şey, kara büyü! Ancak Dona, içten içe Vadinho’nun gitmesini o kadar istemiyor ki büyü tutmuyor. Bir yanda sevdiği ve onu seven, saygı duyan kocası Teodoro, diğer yanda karşısında tutkularını dizginleyemediği Vadinho. Dona, ikisinden de vazgeçmek istemediğine karar veriyor ve film kitapta olmayan bir son ile bitiyor. Kiliseden çıkan kalabalığın içinde Dona’nın bir kolunda takım elbisesi ve şapkası ile Teodoro, diğer kolunda ise çırılçıplak Vadinho.
Filmin son çeyreğinde ortaya çıkan hayalet Vadinho için yapılan kara büyünün yönetmen Barreto için önemi büyük. Çünkü filmin çekildiği Bahia, hayaletler, efsaneler, mitler ve ritüellerle dolu bir kültüre sahip. Bu yüzden yönetmen, filmini bu çizginin ötesine geçirmek ve kendi yazdığı bir son ile bitirmek istiyor: İki kocası ile kol kola kiliseden çıkan Dona. Kitabın yazarı Jorge Amado, bu fikri sığ bulup karşı çıksa da Barreto kendi finalini yapıyor. Ve yönetmenin bir röportajında söylediğine göre, filmi izledikten sonra yazar da bunun mükemmel bir son olduğuna karar veriyor.
Barreto, “Bir kadın nasıl mutlu olabilir?” sorusuna cevap bulmak için bu filmi çektiğini söylüyor. Bana kalırsa bulduğu cevap çok da tatmin edici değil. Ya saygılı, kibar ve sadık bir adamla güzel ama sıkıcı bir hayat yaşarsın ya da bencil, sorumsuz ama tutkulu bir adamla, ikinci planda kaldığın heyecanlı (!) bir hayatın peşinde koşarsın. Bu sorunun sadece iki cevabı olmak zorunda değil ki bu klişe cevapların modası geçeli de çok oldu. Tabii bunda filmin çekilmesinin üzerinden neredeyse elli yıl geçmiş olmasının da etkisi var.
Film, iki saat değil de daha kısa bir zaman diliminde de rahatça anlatılabilecek bir hikâyeye sahip. Öyle olsa belki daha tempolu ve merak uyandırıcı bir film izleyebilirdik. Yine de tüm klişelerine rağmen kafanızı boşaltacak birkaç saat geçirmek isterseniz, Dona Flor ve İki Kocası’nı büyük bir beklentiye girmeden izleyebilirsiniz.