SARAH BEARTMAN

Kadının çölündeki kıvrımlarına vurmuşlar bir zincir.

Kafesinin karşısına oturmuş onca beyaz. 

Hakaret, sapkınlık olmuş onlara hak.

Kalpazanların tuzağı serilmiş onca yıl.

Ruhuna karşılık satılmış bir imza.

Topraklarına bir şans için geldi.

Oldu mu hayatı koca bir yalan.

Vicdanlara sığmayacak bir dizi lanetle yüzleşti her gece.

İğrençlikler aktı ona bakan gözlerden.

Hayal kırıklığı yansıdı insanlığa.

Acımasızlığını görenlerin yüzünde olmuş bir gülümseme.

Beyazların aç gözlülüğünün sergilendiği bataklığın lotusu muyum ki ben?

Yıllarca doldurulmuş bir kederli bedenim.

Kokmuş görgüsüzlükle verilen kararların esiriyim.

Kendi toprağında filizlenmiş diriliş bitkisiydim ki ben

Kök salmışım el alemin toprağına.

Vatan aşkı ile donmuş yapraklarım.

İçimden çıkan özlemle darmadağınım karanlığımda.

Dayanağım olmuş sakiler ip cambazında.

Düşersem ölmekten değil korktuğum,

Dirime bunu yapanlar öldüğümde bedenimi rahat bırakırlar mı?

Söz verdiğim arkamdaki kabileme sormazlar mı?

Gözleri ışık saçan, bedeninde çiçek açan, toprağındaki insanların kurtuluşu için çırpınan, kadını olmuş mudur müzelik eşya?

İnsanlığını kaybeden beyazlar, gecenin karanlığında kime sığınırlar?

Acımasızlığın dört nala sarmış bu topraklarda benim bedenimin ne işi var?

Bir soytarı almış eline saygısızlığı soymuş organlarımı lakin benim ne suçum var?

Yetmedi derdim bitmedi çilem beni yine bir kadının kalemi kurtaracak

Diriliş bitkisinin topraklarına dönüşünü yazacak.

O yazılar beyaz kulaklarda yankılanacak.

Ben yine binlerce kadının hakkettiği bir günde toprağıma varacağım.

Yorum bırakın