Gogol, 1809 senesinde, bugün Ukrayna’da bulunan Velyki Sorochyntsi vilayetinin bir köyünde doğdu. Çocukluğunu köyde geçiren Gogol, 10 yaşında evden ayrılarak bir özel öğretmenden ders almaya başladı. Yoğun ve sıkı çalışmalarının sonucunda, Nizhyn’deki Yüksek Bilimler Gymnasium’unda eğitim almaya hak kazandı. Çok dikkatsiz bir öğrenci olan Gogol, öğretmenlerinden sık sık ceza alıyordu. Öğretmenleri Gogol’ün sadece çizim ve Rus dili üzerine ilgisi olduğunu düşünüyorlardı. Öğretmenler tamamen haklıydı çünkü Gogol sürekli okuyor, modern edebiyatla ilgileniyor, Puşkin ve Zhukovski’nin eserlerini çok iyi biliyordu. Gogol’ün spor salonunda geçirdiği yıllar onda bir tiyatro sevgisi uyandırmıştı. Tiyatro ile ilgilenmeye başlayan Gogol, bu yıllarda sahnesini kendi çizip, dekorlarını kendi yaptığı ufak bir tiyatro kurarak, arkadaşlarını bu tiyatroda oynamaya ikna etti. Çok başarılı geçen bu tiyatronun ardından, bu konuda kendini geliştirdikçe, Gogol’un gençlik arkadaşları onun bir oyunculuk kariyeri beklediğine ciddi olarak inandılar. Gogol’ün arkadaşlarının bahsettiğine göre, spor salonunu, anlattığı komik hikâyelerle kahkahalara boğan Gogol’ün komik hikâyeler anlatmak üzerine özel bir yeteneği vardı. 1825 senesinde ise babasının ölümünü intihar düşüncelerine kapılacak kadar derin üzüntülerle geçiren Gogol’ün ruhsal durumu çok değişecekti. Aynı zamanda babasının ölümü Gogol’ü sadece ruhsal değil, maddi olarak da altüst etmişti. Bu durum 1928 yılında liseden mezun olarak başkente gidecek olan Gogol’ü epey etkiledi. 1928 senesinde liseden mezun olduktan sonra hızlı ve parlak kariyer hedefleri olan Gogol, evine dönmeyerek başkente taşındı. Ne parası ne de ünü olan Gogol’ün başkentte tüm hayalleri paramparça olmuştu. Tiyatroda oyuncu olarak iş bulmak için birkaç girişimde bulunan Gogol’ün spor salonundaki arkadaşlarını memnun eden tiyatro oyunları, başkentteki tiyatro sahiplerini etkilemedi. Bu olayların sonucunda Gogol, 1929 yılında bir memur olarak işe başladı. Sadece 1.5 yıl sürdürdükten sonra ayrıldığı memurluk görevinde iyi gözlemler yapan Gogol, yazacağı metinlere güzel ilhamlar kazanmıştı ve aynı zamanda tek çıkış yolunun edebiyat olduğuna karar vermişti.
Petersburg’un edebiyat çevrelerinde tanıdıklar edinen Gogol’ün edebiyata olan yeteneğini edebiyat çevresi içinde ilk keşfeden, ünlü eleştirmen ve yazar Pletnev oldu. Gogol’ün öğretmen olmasını ve soyluların çocuklarına özel ders vermesini sağlayan Pletnev, Gogol’ün yoksulluk sorununa çözüm bulmayı da başarmıştı.1830’ların ortalarında şöhreti yakalayan Gogol, 1836 senesinde yurtdışına çıkarak kendini farklı ülkelerde fazlasıyla geliştirdi.
Rus edebiyatındaki romantizm etkisini değiştirerek yerine gerçekçiliği getiren Gogol, Rus edebiyatına yeni bir yön vermişti. Rus edebiyatının önemli isimlerinden olan Turgenyev, Gogol’ü Rus edebiyatının kurucularından biri olarak görüyordu. Gogol, Turgenyev için bir yazınsal babadır. Turgenyev, kendisini “onun en küçük öğrencilerinden biri” olarak tanımlar. Hayatı sıkı çalışmalarla geçen Gogol, çalışmalarını topluma ve insanlara bir hizmet ve hatta vatandaşlık görevi olarak görüyordu. Çervişevski ise Gogol için, “Büyük yazarlarımızın hiçbirinde vatani görevinin bilinci Gogol’de olduğu kadar canlı ve açık bir şekilde ifade edilmemiştir.” demiştir. Bunun sebebi ise Gogol’ün sadece Rus edebiyatının güçlü bir kalemi değil, aynı zamanda Rusya’nın büyük bir vatanseveri olmasıdır. Gogol, gerçekler ne kadar acı verici olursa olsun söylenmesi gerekli olduğunu savunuyordu. “Yeni nesile gerçekliğe dair keskin ve sert bir bakış açısı aşıladı, onu sıkı bir incelemeye tabi tutan ilk kişi oldu.” demişti Dobrolyubov.
Gogol dindar bir adamdı, onun için hayattaki tüm meseleler dinî ve ahlakî bir anlam taşımaktaydı. Var olan düzeni tanıyarak ve kabul ederek insanın değişebilme yeteneğini kullanıp toplumun değişmesini amaçladı. Gogol, Rusya’da iyi bir değişim olması için halkın Rusya’yı yani vatanını sevmesi ve gerçek bir Hristiyan olması gerektiğini düşünüyordu. Gazetecilik döneminde kaleme aldığı Arkadaşlarla Yazışmalardan Seçilmiş Pasajlar kitabında şunları demiştir, “Bana göre, Rusya’da kilisemizi atlayarak, onun onayını almadan herhangi bir yenilik getirme fikri deliliktir. Kilise onları İsa’nın ışığıyla vaftiz etmeden, düşüncelerimize herhangi bir Avrupalı fikir aşılamak bile saçmadır.” Gogol’ün Arkadaşlarla Yazışmalardan Seçilmiş Pasajlar kitabını (Henüz Türkçeye çevrilmemiş, orijinal metinleri kaynak olarak belirledim.) incelediğimizde Gogol’ün düşüncelerini net bir şekilde anlayabiliyoruz. Gogol için Hristiyanlık, medeniyetten daha üstündü. Ona göre modern insan ne için yaşadığı ve hayatta ne yapması gerektiği bilincini kaybetmişti çünkü insanlara bu bilinci sağlayan Ortodoks inancıydı.
Gogol insanlara, hayata karşı bilinçli olmayı öğretmeye çalışmıştır. Gogol bu düşüncesini 1850 yılında Başpiskopos Matthew Konstantinovski’ye yazdığı mektupta şöyle ifade etmiştir: “Dünyada yaşayan, hayatla bir oyuncak gibi oynayan karanlık kardeşlerime hayatın bir oyuncak olmadığını göstermek isterdim.” Gogol bu amacını yazdığı yazılar ile gerçekleştirmeye büyük gayret göstermiştir.
Gogol, yaşadığı dönemlerde sadece hiciv ve mizah yazarı olarak tanınırdı, ancak yazılarındaki birçok durum sonradan anlaşıldı. Gogol Rus edebiyatını etkisi altına almış, dinin ve ahlakın derin özleminin ilk temsilciliğini yapmıştır. Gogol, Rus yaşamını kiliseye dönüştürme yanlısıydı. Gogol’a göre sanatın amacı, “Hristiyanlığa giden görünmez bir basamak” olarak hizmet etmekti. O, aynı zamanda gerçekçiliğin de büyük bir temsilcisiydi. Gerçekçiliği Rus edebiyatına öyle bir aşılamıştı ki ondan sonra gelen nesillere bile aktarmıştı bu ideolojiyi. Çernişevski, onun sonraki nesillere bıraktığı olumlu düşünceler hakkında şunları söylemiştir: “Gogol gururlu ve kendini seven biriydi, ama aklıyla, doğduğu toprakların iyiliği için duyduğu tutkulu arzuyla, dehasıyla ve tüm Rus toplumuna yaptığı hizmetlerle gurur duymaya hakkı vardı. O; bize kim olduğumuzu, nelerden yoksun olduğumuzu, ne için çabalamamız gerektiğini, nelerden nefret etmemiz ve neleri sevmemiz gerektiğini anlattı. Tüm yaşamı, hem kendisindeki hem de başkalarındaki cehalet ve kabalıkla tutkulu bir mücadeleden ibaretti. Hepsi de sıcak, değişmez bir amaç tarafından canlandırılıyordu, ana vatanının iyiliğine hizmet etme düşüncesi.” Gogol’ün önemi kendi döneminin çok ötesine geçer. Turgenyev, Goncharov, Dostoyevski, Nekrasov, Korolenko ve diğer birçok Rus yazar, Gogol’un açtığı yolları takip ederek insanın ezilmesine ve sömürülmesine karşı nefretle dolu, ileri insani fikirlere sahip büyük bir Rus edebiyatı yarattılar. Dostoyevski’nin de dediği gibi, “Hepimiz Gogol’ün Paltosundan çıktık.”