11

 Şeker kamışı tarlasında, sırtında yırtık gömleği ve yara bere içinde çıplak ayakları ile güneşin altında koşuyordu siyahi çocuk… Arkasına tüfekleri ve köpekleri ile peşine düşen köle tüccarlarını katarak… Koştu, koştu, koştu… Güneşten gözü kamaşmıştı, bakamıyordu… Ailesi neredeydi, yaşıyor muydu, bilmiyordu. Susuzluktan dudakları patlamıştı. Önce yer altından kayar gibi oldu. Tökezledi, düştü. Bayıldı yorgunluktan. 
 Yüzlerce yıl gibi gelmişti ona bu baygınlık. 
 Büyük bir uğultu ile ayıldı. Işıklar gözünü aldı. Aydınlık. Çok aydınlıktı. Işıklara bakamıyordu. Ter içindeydi. Yerde yatıyordu. Üzerinde numarası olan çok güzel bir kıyafeti vardı. Bir arenadaydı galiba. Uğultulu kalabalık çok eğleniyor gibi görünüyordu. O ise ne olduğunu hala anlamamıştı. 
 Yanına koşan çantalı adamlar ona bir şeyler verdiler. İçti. Kendine gelince yerden kalkıp oturdu, etrafına bakındı. Herkes adını bağırıyordu. Kendisi gibi üzerinde numarası olan kıyafeti giyen başkaları da vardı. Hepsi siyahi değildi ama, nasıl olur? Bir iki tanesi beyazdı bu numaralı kıyafetlilerin..
 “Geçici bilinç kaybı” dedi stetoskoplu beyaz adam. “İyi misin? Dinlenmelisin. Bazı tetkikler de yapalım. Seni dışarı alıyoruz.”
 Alkışlarla sedye üzerinde çıktı yemyeşil tarladan…
 Rakiple çok şiddetli bir çarpışmaya maruz kalmış ve bayılmıştı. Ancak yine de golü atmıştı. Bu gol ile takımı turu geçiyor ve yine birileri milyonlar kazanıyordu. Kendisi de payını alacaktı tabi. 
 Öteki türlüsü çok dikkat çekiyordu “modern” dünyada. Kazananlar değişmese de artık ümit vardı. Kitlelerin afyonu bulunmuştu.
 Çok büyük bir heyecanı, tek yürek olarak yaşatan, her şeye rağmen, beklenmeyeni yapıp buraya kadar ve böyle güçlü gelen bu büyük takımı alkışlamak şart. 
 Şimdi isteyen istediği hareketi yapabilir. Ne de olsa artık kimsenin kuyruğuna basmıyorsunuz çocuklar. Biz ne kadar inandığınızı gözlerinizde gördük. Tekmelere kafa atarak bazılarını çok korkuttunuz… Hem size Avrupa dar gelir. İki sene sonra dünyaya karşı görüşürüz…

Yorum bırakın