biz yanmasak…

              Nazım’a

dal gibi kurur vakti gelince dil de

hatta ölebilir

dağların son dişi tavşanı gibi

karnında solan yeni insanlarıyla

soluk soluğa

malumunuzdur

küçücük farelerin geceleri büyüyen sesleri

yiter gündüzün renginde

fareleri kavaldan çıkarınca geriye köy kalmaz çocuklar

kedilerin huysuzluğu kalır, sıkkın canları kalır geriye

yapraklar düşerken korkmaz mı sanırsın ey şaşkın

ellerim yüklü

seni şimdi tokatlamayacağım

ellerime ağır ahlar sindi

yüzün sürebileceğim denli

değil kıymetli

ben ki bir şairim

bunu söylemenin vakti geldi artık

dışı siyah beyaz

siz gibi

içi pavyon kırmızısı

şair sönebilir vakti gelince

hatta ölebilir

en ucuz renksiz mumdur şair

halk bilinen kaba yığına incelik eriyen ömrübillah

anlamı yalnızca anlamak isteyene açık

                                                                         özdür şair

                                                                   halkının gizilinde

emek kokulu terimin üstüne kaynar antlar içerim ki

şiirse tanrının lisanıdır

tanrı söyledikçe, söylendikçe, gülüp eğlendikçe

hatta kükreyip hizaya çektikçe

yaşayacaktır şiir

damarlarımdaki kan kadar deli ve gür

yeter ki var olsun tanrı, şiir var olsun

yansın cayır cayır

siz üşümeyin diye tir tir

dünyalığın asisi şairlerin hepsi

bir bir

Yorum bırakın