İçine damla damla düştüğümüz şu deniz durgunu
Günleri biraz geri al
Tantana iz bırakmış dudağında.
Biz gelemeyiz göze,
Söze anlam giydirme.
Çünkü biz tatsız tuzsuz başlıkların altına
İmzamızı atmayız,
Acelesi olan
Bir salon kapasitesi kadar
Dolarız dışarıya,
Azalan makilerin rengi
Akdeniz olur yine,
Sesine ilmek ilmek bir içtenlik atılır.
Eski torun ve yeni evlat sarmalı
Kâğıt uçar kuş olur,
Kalem düşlerine saplanır, yeşerir, ağaç olur.
Yani geri sar kendini, boğuk sözlerini anlamlandır.
Tozu dumana katan Karacaoğlan’ın
Yollarını kim sakladı,
Mevsim mevsim dolaştığı iklimler
Hâlâ büyürken?
Bitiyoruz, gülüyoruz,
İki kelime bir araya gelir
Şiir olmaz, boğulur.
Sen onları dinleme,
Hadi çiçek derle
Havasız bir hastane koridoru için,
Yaşların tuzu ağırlık yapar damağıma
Çünkü koyu renkleri ben çizmedim aklıma
Şaşırmış gözlerinde inatçı bir insan yastığı
Açılmış, savrulmuş öte bir dünya,
Mürettebatı uykuya dalmış
Söz gemisini
Az kusurlu denizlerden uyandır,
Ağır çeken rüyalarla
Robinson Crusoe yıllarına demirlensin.
Ortalıkta şiirci gezinmesin!