İlk kitabı yayımlamak konusunda heyecanınızı ve tecrübelerinizi paylaşır mısınız? Öykü seçimlerinizi nasıl yaptınız, Küçük Kırık Çizgiler kaç yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıktı?
İlk kitabın, ekonomik anlamda ülkenin geçtiği sıkıntılı zamanlara denk gelmesi, zorlu bir süreci de beraberinde getirdi. Bu düşünceyi öykü dosyam bitene kadar erteledim. Sadece öykülere yoğunlaştım. Bitti, dedikten sonra etik olarak; dosyanızı tek bir yayınevine yollayıp bekler, olası olumsuz yanıta göre de bir başka yayınevine gönderirsiniz. Küçük Kırık Çizgiler’le birlikte bu anlayışla yaklaşık bir yıl kadar bekledik. Sonrasında Vacilando’dan dosyamın yayın kurulundan geçtiği haberiyle birlikte, editörüm sevgili Mustafa Okumuş’la görüştük. Yayınlarını takip ettiğim bir yayıneviydi. Kendisi, yayınevi ilkelerini, süreci anlattı bana. Dört ay sonra Aralık’ın ilk haftası gibi Küçük Kırık Çizgiler Vacilando etiketiyle raflarda yerini aldı.
Küçük Kırık Çizgiler on iki öyküden oluşuyor. Yazma ve yayımlanma süreci dâhil üç yılı aşkın bir zamanda ortaya çıktı. Dosya bütünlüğünü önemsedim çalışırken. Kitapta yer alan öykülerin her biri yaşamın beni etkilediği yerlerden doğup çıktı. Aklımda dolaşmasına izin verdiğim hikâyeler bir şekilde büyüdü uç verdi. Günlük yaşamda çeşitlilik gösteren roller, kimlikler üzerinden yol aldım. Modernitenin dayattığı roller ama kadın karakterler üstünde biraz daha yoğunlaştım.
Kitabınızın adı Küçük Kırık Çizgiler. Neden “kırık”? Bu isim günümüzün parçalanmış yaşamına bir gönderme mi aynı zamanda veya neleri çağrıştırsın istediniz.
Öykü karakterlerinin yaşam karşısında sakar adımlarla yol almaları, sendelemeleri başka bir deyişle zikzaklar çizerek var olmaya çalışmaları kitabın adını belirlememde etkili oldu. Kitabın adı, kitabın meselesini, duygusunu yansıtmalıydı. Karakterlerin yaşamı ve kendilerini algılama şekilleri, hikâyeleri… Sizin de dediğiniz gibi günümüz dünyasına konu olan yaşamlara göndermelerin olduğu öyküler.
Öykülerinizde kullandığınız dil ile öykülerinizin içeriğinin uyumu göze çarpıyor. Aslında bu anlamda ismiyle müsemma öyküler, denebilir. Bu öykülerin kaynağı neler oldu, nerelerden beslenerek ortaya çıktılar?
Yaşadığımız coğrafyanın bizlere ettiğini, yazmak dışında nasıl anlatabilirdim bilmiyorum. Sanırım yaşama gösterdiğimiz duyarlılığa başka bir duyarlılık olarak karşılık geliyor, yazmak. Her öykü için seçtiğim anlatıcının dilde farklı etkiler yarattığını söyleyebilirim.
Öykü yazmaya nasıl başladınız? Bir diğer ifadeyle neden öykü ve hatta neden kısa öykü?
Kitapları olan bir evde büyüdüm. Edebiyat, okul yıllarımda ilgimin hep en yoğun olduğu ders oldu. Çocukluk, gençlik dönemlerinde günlük tuttuğumu hatırlıyorum.
Ama bu çok saf bir yerden. Babamın kitapları, radyo tiyatroları, hafta sonları babamla şehir merkezinde gittiğimiz kitapçı, kitapları ciltlettirmek için gittiğimiz matbaa… Geriye baktığımda sıkça hatırladığım sahneler bunlar. Ama bir şekilde bugüne hizmet etmiş. Yazarak anlatma isteğimin bir heves olmadığını fark etmek sonrasında bunu dergilere taşıma yolculuğu…
Neden öykü, sanırım alanın darlığı beni heyecanlandırıyor. Ama kısalığına önceden karar vermiyorum. Sadece yazıyorum. Sözcükleri farklı yerlerde, farklı zamanlarda eksilterek kullanmayı seviyorum. An’ları göstermek sonra uzaklaşmak. Ama hep anlatma/söyleme isteğinden. Ne kadarını yapabileceğim bunu görmek. Yolda öğrenmek. Öyküde zamanı kısa tutmak, durdurmak ya da dondurmak ve orada bir süre oyalanmak. Bir duygunun zihnimde yarattığı meseleyi kurma, inşa etme hâlleri; kimi zaman kaygıyla kimi zaman yol yenisi bir hevesle…
Öykü dilinizin şiire yakın olduğunu düşünüyor musunuz? Bu bağlamda beslendiğiniz şairler var mı? Şiir yazmayı denediniz mi?
Şiir, kalemimi ve ruhumu besleyen edebi türlerden biri. Kendimi ve yaşamı daha iyi anlama, algılama imkânını sağlıyor bana. Lirik bir dille yazdığım yönünde görüşler var.
Şiirlerini dönüp dönüp okuduğum şairler arasında; Didem Madak, Nilgün Marmara, Metin Altıok, Furuğ Ferruhzad, Edip Cansever, Arkadaş Zekai Özger, Ahmet Erhan ve çağdaşım pek çok şair var. Biraz çekinerek şiir yazmaya çalıştığımı söyleyebilirim.
Demirci Miço’nun Çırağı ve Dünya Yalanı öykülerinizde aynı olayı farklı karakterlerin bakış açısı ile başarılı bir şekilde anlatıyorsunuz. Karakterlerinizi oluştururken izlediğiniz bir gözlem yöntemi oldu mu? Farklı dünyalara nüfuz edebilmek için yaptığınız şeyler var mı?
Gözlemlemek günlük yaşamda bir şekilde sürekli işliyor. Sesler, yüzler, mekânlar, insanlık hâlleri gibi… Bu esnada not tutmayı önemsiyorum. Bazı karakterlerin meslekleri, ya da bulundukları yaşa göre ayrıca araştırma yapmam gerekebiliyor. Demirci Minço’nun Çırağı adlı öykümde geçen Mümtaz Bey karakteri için bu türden bir araştırma yapmam gerekti. Bakımevleri, bakımevinde kimler çalışır, kimler kalır, görev tanımları nedir, kalanların yaş ortalaması nedir gibi sorulara yanıtlar bulmak için…
Yazma rutininiz nasıldır? Yazarken tıkandığınızda kendinizi nasıl motive edersiniz?
Elimden geldiğince yazma alışkanlığımı korumaya çalışıyorum. Bu her zaman mümkün olmasa da. Uzun aralar verdiğimde, yazmaya dönmekte zorladığımı biliyorum.
Yazarken tıkanmak hep daha iyisini yapma isteğinden kaynaklı gibi gelir bana. Tıkandığımı fark ettiğimde metne mesafe koymayı/uzaklaşmayı seçiyorum. Uzaklaşmak, benim için başka metinler okumaya karşılık geliyor. Yazdığım metinden bağımsız. Bu bazen günlerce sürebilir. Böylece yazdığım metne bir miktar yabancılaşmış oluyorum. Döndüğümde, takıldığım yerleri görme/düzeltebilme ihtimalim artıyor. Sorunun hâlâ çözülmediğini hissediyorsam ya da istediğim sonuca ulaşamadıysam başka bir hikâyenin doğmasına izin veririm.
Türk ve Dünya edebiyatında takip ettiğiniz öykücüler kimlerdir?
Dünya edebiyatından olsun, bizim edebiyatımızdan olsun güçlü bağlar kurduğum pek çok yazar var. Leyla Erbil, Bilge Karasu, Sevim Burak, Hulki Aktunç, Demir Özlü, Ferit Edgü, Yaşar Kemal, Yusuf Atılgan, Sevgi Soysal ve daha pek çokları… Dünya Edebiyatında Calvino, William Faulkner, Albert Camus, Marquez, Virginia Woolf, Yukio Mişima, Eduardo Galeano, Olivier Rolin başlıcaları.
Küçük Kırık Çizgiler’i özümseyerek hazırladığınız derinlikli sorular için size ve Lento Dergi’ye çok teşekkür ederim.