Kübizm: Geometriden Duyguya

 Modern sanatın en etkileyici figürlerinden biri olarak kabul edilen Pablo Picasso ve Kübizm akımından merhaba!

 Aslında sanat dünyasında bir devrim desek yeridir. Kübizm, sanatın sınırlarını zorlayarak ve izleyicilere alışılmadık bir bakış açısı sunarak modern sanatın doğuşunu şekillendirmiştir. Nesnelerin ve figürlerin geleneksel perspektif kurallarını reddeder.

 Bilmeyenleriniz için küçük bir hatırlatma: Perspektif, bir resmin kompozisyonunu düzenler ve dengeler. Baktığınız her eser kendi içinde sanki düzen hâlindedir. Kurallara uyarak resim yapmak gibi düşünebilirsiniz!

 Gel gelelim Kübizm öncüleri sanat eserlerinin gerçekliği yansıtmak yerine, yorumlaması gerektiğini savunmuşlardır. Onlar için sanat, nesnelerin dışsal görünümlerini değil, içsel yapılarını ve ilişkilerini ifade etmelidir. Dönemin getirdiği hemen her eserde geometrik ya da agresif şekillerin sizi ele geçirdiğini düşünebilirsiniz. Georges Braque, Juan Gris, Fernand Leger gibi sanatçıların eserlerinde daha mekanik yaratımlar görebilirsiniz. Bazen de duygudan uzak hissine kapılabilirsiniz.

 Picasso, geleceğe bir nevi yön veren bu yenilikçi akımı çok güzel tanımlar:“Soyut sanat yoktur. Her zaman işe bir şeyle başlamak gerekir. Hiçbir tehlike yoktur çünkü obje düşüncesi silinmez bir iz bırakmıştır.”

 Benim için Kübizm sert ve anlaşılmaz gelse de savunduğu felsefeye daha detaylı bakınca düşünmeden edemedim.

 “Karşıdaki masayı yalnız bize bakan yüzüyle algılarız. Aynı masaya bakış açımızı değiştirerek bakarsak algılanan yüzü de değişir.”

 Aslında tam da böyle; bakış açısını değiştirmek…

Girl before a Mirror. Paris, March 14, 1932

 Picasso’ya ait Aynanın Önündeki Kız‘ın kadın kahramanı, yansımasını çerçeveleyen aynayı kucaklamak için aktif bir şekilde uzanır. Adeta kendi varlığını kabul ettiğini söyler ya da aslında sakladığı gerçekle yüzleşir.

 Sen ne hissettin derseniz,  bu aralar bu bakış açısı değiştirmek konusu epey gündemde. Hayata pozitif tarafından bakmak, olayı iyi tarafından görmek gibi kavramları çok duyar olduk. Bu seslere bazen katılmakla birlikte “Olanı görmezden mi geliyoruz?” diye de düşünüyorum. Kabullenmesi oldukça zor, var oluşumuza aykırı veya değerlerimizi zorlayan olaylarla hep karşılaşırız. Ama düşünüyorum da sadece olaylara bakış açımızı değiştirmek yetmiyor. Biraz da farklı insanları anlasak ve başkalarının bakış açılarını, duygularını görsek, hoşgörü ve anlayışın gelişmesine katkı sağlasak… Daha kapsayıcı ve barışçıl bir dünya için bir adım olabilir mi?

 Sevgiler…

Yorum bırakın