Ferdayıhayal

 Kitabın kapağını kapattı. Daha fazla okuyup zihnine kelime sıkıştırmak istemedi. Ama zihni, kapağı kapatsa da kömür treni gibi çalışıyordu. Treni dünyevi arzuların dışında bir okyanusun içinden gidiyordu.

 Ayağa kalkıp biraz akgünlük aldı. Evi tütsülemeyi seviyordu. İbadetini yapıp dua ve zikirler ile taçlandırdı. Ama uyuyamıyordu. Aklına Zeki Demirkubuz’un “Sabah ezanını duymamış adam…” yakarışı geliyordu. Varoluşsal sancıları varoluşu sorgulamaktan dolayı gelmiyordu, varoluşun derinliklerine inip sırlarına şahitlik etme arzusunda kavruluyordu. Takva ehli olamayacak kadar kirli olduğunu biliyordu. İki tarafından mıknatıs ile çekilen demir bir top gibiydi. Rab aşkı ile tutuşup lezzetin zirvesinde dünyayı bırakmak ve sonra yaparım sancısı ile dünyevi işlerde lezzetvari tatlar almak. Doğruyu da biliyordu ve doğru için çabalıyordu da aslında. Ama doğru değildi. Yaptığı her yanlış ile seküler gruptan  “Bak bunlar da sözde Müslüman işte!” kırbacını yiyeceğini biliyordu. Korkuyordu, kötü temsil etmekten korkuyordu.

 Ama bu korkuyu kendi içinde çatıştırıp cevap bulmaya çalışıyordu. Kendini acımasızca eleştirip cevaplarını veriyordu. Sokrates’in savunmasından daha iyi olmalıydı. Nietzche’nin üst insan kavramından daha üst olmalıydı. Gazali’den daha iyi tahlil etmeliydi. Karl Marx’tan daha inanmış, Hitler’den daha inatçı olmalıydı.

 Durdu. Tüm bu düşünceleri birden durdurdu. Sanki düşünceleri ile beraber dünya, samanyolu hatta evren de durmuştu. Kalp atışını duydu, şah damarından daha yakın olanı hissetti. Her şey çok ağır geliyordu ancak iyi olan ve kötü olan her şey için teşekkür etmek en adaplı olandı.

 Geçmişe tövbe edip pişmanlığı ile imzaladı. Ani bir karar ile gelecek düşü kurmaya başladı. Kaderini kendi elleriyle çiziyor gibiydi. Yatağa başını koydu. Hayy ile nefes alıp Hu ile verdi.

 Tüm ailesini alıp araba ile gece vakti türbeye gitti. Ayakkabılarını çıkardı. Türbenin dışındaki tabela yeşil ışıkla kaplıydı. Türbe yol kenarındaydı. İçeri girdiğinde bir adam “Buradan!” diyerek merdiveni gösterdi. Merdivenin sonuna geldiğinde bir insanın zorla girebileceği 4 karışa 3 karış bir delik gördü. Delikten içeri biri girdi. Kendi de arkasından deliğe girdi. Vücudunu tamamen saran bir hortumun içinden geçiyor gibiydi. Sanki büyük bir kordon bağının içindeydi ve aşağı doğru kayıyordu. O sırada içinden “Evet şimdi anladım, ben yeniden doğuyorum!” dedi. Düşmenin sonu  türbenin bahçesine çıktı. Çok fazla yatak vardı ve herkes üstünde uyuyordu. Başka bir adam, burada uyu, dedi. Namazı kendi kılmak istiyordu, seccadeyi serip namazını kıldı. Yatağa uzandığında uyandı!

Yorum bırakın