Saat 05:00. Rahmi Bey, sabah namazını kıldıktan sonra cırcır böcekleri korosu eşliğinde bir traş merasimi düzenledi. Günlük duşunu bol sabunla yaptı. Bıyık bırakmasını hiçbir cırcır beklemiyordu ama zaten o şaşırtmayı seven bir insandı. Aniden gelen bıyık bugünü de şaşırttı.
Evinde başka biri daha yaşasaydı belki onu da şaşırtabilirdi ama ömrünü bu konakta yalnız geçirmesi de çok şaşırılır bir durum değildi onun için. Bu durumun nedenini sormayın sayın okuyucular çünkü tek bir neden yok, nedenler var.
Rahmi Bey, ömrü boyunca kiracılarla boğuşmuştur. Pekte sevilmeyen bir ev sahibidir. Babasından kalan yığınla evlerin kiralarını ayağına isteyip gününde gelmeyenleri iyice sözleriyle boyardı.
Bu aksi adamın kira toplamaktan başka hiçbir işi yoktu. Her yılın Nisan ayı ilkbaharın rehavetine kapılıp ne iş yapsam para gelir acaba diye düşünür, ardından bu düşünceyi canla başla eritirdi. Rahmi Bey parayı severdi ama ondan daha çok sevdiği bir şey varsa tembellikti. Parayı getirmek yerine paranın kendisine gelmesini tercih ediyordu.
Rahmi Bey’in babası Sami Bey, civarı en zengin adamıydı ve tek muhasebecisiydi. Hatta o kadar çalışkandı ki “Yarın erken uyandır, yazıhaneye erken gideceğim.” son sözleri oldu. Dürüst ve hızlı bir muhasebeciydi. Ve aynı zamanda ev alıp ev satıyordu Sami Bey. Bir tek bir oğluna da babasının ismini vermişti. (Oğlu ne kadar memnun olmasa da.)
Annesi Makbule Hanım, disiplinli ama şefkat dolu bir kadındı. En belirgin özelliği mizahıydı. Farklı bir mizahı vardı. Ona göre yaptığı en komik espri Rahmi Bey’di.
Annesi erken yaşta kanser belasına yakalanmıştı Rahmi Bey’in. Babası da altmış yaşına kadar gelemeyip altmıştan fazla ev bırakmıştı. İkisi de aceleciydi bu konuda.
Geçmişi daha fazla karıştırıp Rahmi Bey’in canını sıkmayalım artık, biraz da sırlarından bahsedelim bu aksinin. Ölümden çok korkuyordu Rahmi Bey, ama daha korktuğu bir şey varsa o da yalnız ölmekti.
Son 20 yılının özeti sabah erkenden sinek kaydı tıraş olup konağın önündeki taburesinde beklemesiydi. İlçede çarşıya pazara giden sokaklardan biri bu konağın önünden geçiyordu. Rahmi Bey’in gözle görülür tek aktivitesi buydu. Gelen geçen kadınlara “Ben buradayım, bak bekarım, zenginim, yakışıklıyım.” mesajı niyetine kapının önünde oturuyor, sabahtan akşam kadar evlenme yaşına gelmiş tüm geçen kadınlara gözleriyle evlenme teklifleri ediyordu.
Gidip yanlarına konuşamıyordu ama. Konuşamamasının nedeni utangaçlığı değil kekeme olmasıydı. O da kendine böyle bir yöntem seçmişti. Pek de işe yaramadığı aşikardı. Rahmi Bey’in bu yöntemi işe yaramasa da herkesçe bilinirdi. Hatta öyle ki artık o sokağın ismi birçok kişi tarafından “Rahmi’nin Yolu” ‘olarak biliniyordu.
Yaşlı, zengin bir adamla evlenmek dudak uçuklatan mirasından dolayı çok iyi görünebilirdi. Ama Rahmi Bey’ in aksiliğine tahammül etmek için sinirlerini cerrahi operasyon ile aldırmayı düşünen bile oldu.
Beyimizin sinir topu oluşu şu an için askıya alınmıştı ama. Çünkü tanıdık bir sima yıllar sonra önünden geçip başıyla selam vermişti. Rahminin Yolu’nun yolcusu Rahmi Bey’in ilkokul aşkı Sema Hanım’dı.