Geçmişe Takılı Kalmak

 Geçmişe takılı kalmak üzerine düşünüyorum çoktandır. Geçmiş, dönüp baktığında iki heceden ve altı harften oluşuyor ama neredeyse tüm yaşamını etkiliyor insanın. Geçmişin büyülü dünyasından çıkıp bugünle karşılaşınca bozguna uğradığınla kalıyorsun.

 Lisedeyken hep gittiğim bir kavurmacı vardı. Kavurmacı Nuri’ydi adı ama biz hep ona Nuri Dayı derdik. Seyrek dişlerinin arasında her daim sigara bulunduran ve sigarayı elleri yerine dişleriyle tutan koca yürekli bir adamdı Nuri Dayı. Bizim için televizyonda ailemizden biri gibi gördüğümüz ünlülerden biriydi sanki. Ne yapsa beğenir ne derse gülerdik.

 Arkadaşlarım yarım ekmek kavurma yerken ben bir ekmek yerdim. Beden benim bedenim; karar benim kararımdı. O günlerde diyetisyene gitmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Ergenliğimin zirvesindeydim çünkü ve boyum periyodik olarak uzuyordu. Boyum 1.58 iken boyu 1.38 olan bir kızla tanışıyordum. Bir ay sonra ben 1.68 oluyordum, o ise 1.38’den devam… Zaman geçtikçe boy farkı yüzünden hayallerimdeki aşkı yaşayamıyordum.

 Acılarımı unutmak için kendimi yemeye vermiştim. Günde bir tüm kavurma yiyordum. Nuri Dayı’da hayatımı gözlemlerken iki şey onun dikkatini çekmişti: kavurma yiyordum ve boyum uzuyordu. Demek ki bu iki şey arasında bir korelasyon vardı. Bir gün dayanamayıp dedi ki “Valla yeğenim senin yediğin boyuna gidiyor.” O zamanlar yürüyen cenaze evi olduğum için Nuri Dayı’nın bu sözüne hayatımda duyduğum en iyi espriymiş gibi gülmüştüm. Ben güldükçe Nuri Dayı her seferinde devam etmişti, “senin yediğin boyuna gidiyor,” demeye. Arkadaşlarım da katılmıştı bana ve Nuri Dayı repliğini söyler söylemez bir kahkaha patlıyorduk kavurmacının orta yerinde.

 Aradan yıllar geçti, üniversite okumak için çıktım ve yıllarca memlekete gitmedim. Yıllar sonra memlekete ayak bastığımda gittiğim ilk yer Kavurmacı Nuri Dayı’nın dergâhıydı. Kapıdan girer girmez, “Nuri Dayı bi kavurma yap da boyumuza gitsin.” dedim. Sanki sapıkça bir şey söylemişim gibi şaşkınlıkla baktı. Tanıyamadığını düşünerek kendimi hatırlatmak istedim, “Bir zamanlar yediği boyuna giden fakir ama gururlu bir genç vardı.” dedim. Lafımı bitirmeme izin vermeden “Ne diyon yeğenim sen, kimsin necisin?” dedi.

 “Beni hatırlamadın mı?” dedim, “Hani her gün öğle vakti gelip tüm kavurma yerdim. Yediğim boyuma giderdi.”

Yorum bırakın