Bundan tam 12 yıl önce yaşanan sınır savaşları nedeniyle inşa edilen 30 yer altı sığınağından biriydi 14. sığınak. Kullanımından kısa bir süre sonra yaşanan erozyon nedeniyle sığınağın tüm girişleri kapanmıştı ve bütün bağlantı noktaları ile irtibatını yitirmişti. Ancak yıllar sonra yapılan kazılar sonucu sığınağın giriş kapısına ulaşılabilecekti.
O gün, elinde fırçası ile toprakla kaplı demir kapının üst kısmındaki metal panoda temizleme çalışması yapan Ali karşımıza çıkar. Ali temizledikçe metal parlaklaşır, Ali bir metal panoya bir de güneşe bakar sonra aracına koşup not defterine şunu yazar: “Güneş saati hâlen çalışmakta…” Herkes bilir ki o dönem inşa edilen sığınakların hepsi günün belli bir saatinde sadece bir kere açılacak şekilde güneş saatine bağlı bir sistemle tasarlanmıştır. Ali kapının karşısına geçip not defterine dikdörtgen demir kabartma içindeki metal panonun resmini yapar. Dikdörtgen kısımlar için cetvel kullanır, not defteri epey kabarıktır. Kazı alanında kendisinden başka kimse yoktur, saatine bakıp not alır, bir de gelen var mı diye kontrol eder. Güneş en tepeye yükselmiştir ve Ali sıcaktan korunmak için aracının gölgesine geçer, telefonunu çıkarıp birilerini aramak isterken annesinden gelen 7 cevapsız çağrıyı fark eder. O sırada annesi tekrar arar ve Ali biraz bekledikten sonra çağrıyı meşgule atar. Güneş tepededir, Ali tekrar uzaklara bakar, gelen kimse yoktur, tam aracına binecekken demir kapıdaki metal pano hafifçe sağa doğru hareketlenir ve az sonra kapıdan bir tık sesi duyulur. Donup kalmıştır, bir süre öylece kalır ve aniden çözülüp toprak yola doğru koşar ancak yine kimsecikler yoktur. Bu defa metal pano sola doğru hareketlenir ki bu kapının kapanacağı anlamına gelmektedir. Ali hemen geri koşar tam kapıyı açacakken not defterini aracın üzerinde unuttuğunu fark eder, neyse ki pano sola dönüşünü tamamlamadan koşup yetişir ve bir hışımla kendini kapının diğer tarafına atar.
İçerisi zifiri karanlıktır, ayaklarının altındaki çıkıntılardan gelen çıtırtı seslerinden başka bir şey duyulmamaktadır. Az sonra mekanik bir uğultu duyulur, belli belirsiz bir jeneratör sesi… Ve sonra göz kırparak açılan uzun floresan lambalar etrafı aydınlatmaya başlar. Gözleri karanlığa alışan Ali, önce sersemleşir sonra etrafına bakınır. Aslında ayaklarının altında herhangi bir şey olmadığını fark eder. Demir kapı içinden gelen dişli sesleriyle irkilir. Saatine bakar ve güneşin metal pano üzerindeki açısının genişlediğini anlar en iyi ihtimalle en az 24 saat burada kalmak zorundadır. Not defterine hemen şunları karalar. “Mekanik sistemler hâlen çalışır durumda.” Ürkek adımlarla ilerleyen Ali sığınağın krokisinden farklı olarak gördüğü her şeyi not eder. Erozyon sonrası oluşan yeni hava kanallarını, sığınağı bir damar gibi saran yeni yeraltı su yollarını… Derken kendisine yaklaşan bir sesi fark eder, bu bir adım sesidir. Bir anda büyür göz bebekleri ve istemsizce nefesini tutar kendini koridorun loş köşesine atar ve çöker. O sırada adımlar yaklaşır, tam yanından geçerken durur ve küçük bir çocukla göz göze gelir. Çocuk sadece şaşırır, Ali ise tutulmuştur. Çocuk bir anda aklına bir şey gelmiş gibi oradan uzaklaşır. Ali de peşine takılır. Çocuk hızlanır, Ali de hızlanır, böylece koşar adımlarla bir sürü koridor geçerler ve sonunda onlarca floresanla aydınlatılmış ana salona ulaşırlar. Onlarca insanın bir arada olduğu ve hepsinin bir köşede bir işle uğraştığı ana salona…
Bu sırada çocuk salona bağlanan yatak odalarından birine girip gözden kaybolmuştur. Ali olanca şaşkınlığı içinde not defterine ancak şunu yazabilmiştir. “Bu bir mucize.” Elleri terlemiş, kalbi hızlanmıştır, gördükleri karşısında bir an başı döner. Floresanlar sönüp açılır ve yine aynı manzarayla karşılaşır. Öldüğü sanılan onlarca insan, kanlı canlı olarak ona bakmaktadır. İlk bakışta onun bir yabancı olduğunu anlamamışlardır. İşlerine devam ederler. Kimisi uzanmakta kimisi örgü örmekte kimi kitap okumaktadır. Yine o küçük çocuk makasıyla ranzasının demirini aşındırmaktadır. Köşede oturan, çekiciyle bir demir parçasını döven yaşlı bir amca onun yabancı olduğunu anlar ve sorar “Savaş bitti mi?”
Ali yaşlı adama tüm olup biteni anlatır. Onları nasıl bulduğunu, girişi kapatan toprak yığınında yapılan kazıyı ve hâlen çalışan güneş saati sistemiyle açılan kapıyı, her şeyi anlatır. Onları bulmanın ve yarın tekrar açılacak kapı sayesinde buradan kurtulmanın bir mucize olacağını anlatır. Ancak yaşlı adam kendisi kadar mutlu değildir. Aksine ona mucizenin buranın ta kendisi olduğunu söyler. Ali etrafına bakar ve insanların yüzünde tuhaf bir sakinlik ve memnuniyet görür. Yaşlı adam ona kafesteki bir güvercini gösterir. Güvercini kafesten çıkarınca hayvan durgunlaşır, kafese girince şenlenmeye başlar. Kaostan uzak bir kafeste mutlu olduklarını ileri sürer. Sanki tüm insanlar yaşlı adamı duymuş gibi başıyla onu onaylar. Ali burada daha ne kadar kalacaklarını, zaten besinlerinin çoktandır tükenmiş olması gerektiğini ileri sürünce yaşlı adam kafesten aldığı bir solucanı ağzına atarak cevap verir. Ali, karnı ne kadar aç olsa da iğrenerek geri çekilir ve bu robotik insanlar arasında dolaşmaya başlar. Derken uzaklardaki ranzaların arasından bir keman sesi işitilir. Demir sopalardan derme çatma bir nota sehpası yapmış bir şarkı çalmaktadır, kırmızı tokalı kız. Ali kendini ona bakmaktan alamaz ama karnı çok acımıştır, iğrense de kızın masasında duran tabaktan bir solucan alıp ağzına atar, işin ilginci tadı hiç de kötü değildir, kız çalar Ali kendinden geçer. Hatta bir an bu öğlen buraya gelmiş olduğunu unutur ve burada kalmak, sonsuza kadar bu kemanın sesini duyabilmek, bu kadının güzelliğini görebilmek için solucan yemeye bile kendini ikna eder. Öyle de olur saatler birbirini kovalar, Ali ise kendini durduramaz onlarca solucan yer ve yeni arkadaşlarıyla oturup sohbet eder, kırmızı tokalı kızla dolaşır ona şarkılar söyler… Derken ayağına avarelik ederken cebinden düşürdüğü not defteri takılır. Açıp bakar, gözleri dün çizmiş olduğu görseldeki güneşe takılır… Sonra saatine ardından elini tutuğu kıza bakar. Gidip yaşlı adamın ona gösterdiği güvercini alıp yüksek bir yerden aşağı atar, kuş çırpmaz kanatlarını tam yere düşecekken kanatlanır ve son anda kurtulur uçar ve çıkışa doğru yönelir. Orada bulunanlara, kafeslere rağmen özgürlüğü asla unutmadığımızı hatırlatır.
Herkes toplar en kıymetli eşyalarını her beraber çıkışa yönelirler. Ali yine aynı çocukla karşılaşır bu sefer gayriihtiyari ona yaşını sorar çocukta on yaşında olduğunu söyler. Ali anlamaz ama yürümeye devam eder. O sırada ilk kez fark ettiği kilerin önünden geçer, merak edip içeri girer. Açılmamış bir sürü koli, kurtlanmış un çuvalları, toz toprak içindeki galonlarca yağı görünce neye uğradığını şaşırır. Koşarak kızın yanına gider, tam olup biteni soracakken metal panonun sesi duyulur, kapı gıcırdar, dişliler hareketlenir, ve bir anlığına ışık kesilir, Ali kapıyı tutar bu sırada daha önce fark etmediği aşınmaları fark eder ayağının altında yine aynı çıkıntıları hisseder, kafasını kaldırır ve floresanlar göz kırpar, bir anlığına kapının önüne dizilmiş insanlar yerine silüetler görür. Floresanlar göz kırpar, kapı açılır ve Ali elinden tutuğu kırmızı tokalı kızla birlikte kendini dışarı atar. Güneşin parlaklığından kararan gözleri yeniden açıldığında Ali, elinden tutuğu kişinin yalnızca bir iskelet olduğunu anlar. Bileğinde eski bir kırmızı toka olan bir iskelet… Yaşadıklarının gerçekliğini anlamak için hemen defterine sarılır Ali, ancak dün sığınakla ilgili aldığı bütün notlar silinmiştir, defterinden yalnızca şu cümle kalmıştır. “ Bu bir mucize.”