Gözün Düşü

 Masadaki kıvrımlı çizgiye odaklandığında büyük bir kanyonun içine doğru düştüğünü fark etti. İki ağacın gövdesine bağlanmış hamağın içine denk gelmişti düşüşü. Gözleri kapalıydı. Bir can acısı bekliyordu. Canı acımayınca hâlâ düşmeye devam ettiğini düşündü. Tek gözünü açıp kontrol etti. Hareket eden rüzgarlı bir atmosferde değildi. İleri geri giden ağaç dalları manzarası vardı karşısında. ‘‘Huh’’ diyerek bırakabildi kendini. Kalp atışlarının normale dönmesini beklerken dallardaki kuşların seslerini dinledi. Birbirleriyle nasıl bir orkestra oluşturduğunu düşündü. Bir orkestra için gayet şıktı, hem de orkestra dinletisi biletsizdi. Bugün şanslı günündeydi.

 Şansın göz kırpmasıyla bir ayağını hamaktan dışarı attı, diğer ayağı hamakta keyif yapmak istese bile oflaya puflaya ona ayak uydurdu. Göz görebildiğine uzun ağaçlarla kaplı kanyon, dağların arasındaki menderes vari kıvrımlarıyla sonsuzluğu anlatıyordu âdeta. Büyülenmişti göz. Söz ona ihtiyacının olmadığını bilmiş olacak ki sessizliğini koruyordu. Duygular, camlarından kafalarını uzatmış manzaranın tadını çıkarıyordu. Huzur, müzik listesinden Cihan Aşkın’ın Carousel parçasını açmış, şölen düzenliyordu. Beden tüm benliğiyle huzurun şölenini tüm hücrelerine canlı yayından aktarıyordu. Baş, bu manzaranın karşısında dönmüş, burun doğadan gelenlerle aktar dükkanı açmış, kulaklar pürdikkat anda olduğunu kulakça diliyle aktarmıştı. Ayaklar oldukça yavaş bir şekilde adım atmaya başlamıştı. Sanki hızlansa manzara kaçacaktı. Gerçekten de hızlanırsa manzara kaçabilir ve dinginlik rahatsız olabilirdi. Yavaşlamanın sağladığı dinginliği inzivasında rahatsız etmek istemezdi.

 Kanyonun üzerindeki patika yoldan ilerledikçe dokuma çiçekler, hayallerini yazan bir şelale, gülüşen ağaçlara tanık oluyordu. Çok gözlü mavi kelebekleri, birbirleriyle dönerek dans ediyor; arılar çiçeklerin arasına dalmış sohbet ediyor; sinekler ağustos böcekleriyle bulutları nesnelere benzetmeye çalışıyorlardı. Göz tanıklık ettiği manzara karşısında bir an kendini kapadı ve kalbin manzarayı görmesini istedi. Kalp manzara karşısında nefesini tuttu ve kıpırtısıyla teşekkür etti göze. Göz bedeniyle bir olmanın akışını hissediyordu. O sırada gökyüzünde uçan bir deve kuşu gördü, ağzından düşen kalemin kafasına düşüşüyle birlikte masasındaki çizgilere geri döndü. Göz için şanslı, huzurlu, dingin ve tuhaf bir gündü.

Yorum bırakın