Kaybolan Hayatlar Hazinesi

Odamdayım. Odam dediğime bakmayın, kırık yerleri şeffaf, çok da sağlam olmayan plastikle kapatılmış bir penceredenoluşan minik bir oda. Sadece bir döşekten oluşan yatakta tavanı izliyorum. Düşünmeden izliyorum. Kafam bomboş. Nekadardır sürdürdüğümü bilmediğim bu aktiviteden sıkılıyorum, olduğum yerde doğrulup sağa sola bakınıyorum.Odanın köşesindeki kirli ve bozulmaya yüz tutmuş valizlere emekliyorum.
 
Küçük sehpanın üzerinden yarısı çoktan erimiş olan mumu alıyorum. Mumun alevi, kırık pencereden giren rüzgârladans ediyor. Sönmek üzere. Mumu ilk valize yaklaştırıyorum, valizi açıyorum. İçinde belki beş belki de on kitap var.En üstteki kitabı alıyorum, ağzını tekrar kapatmadan yatağa geri gidiyorum.
 
Kitabı okumaya başlıyorum. Başlangıçta yorgun gözlerim kitaba odaklanamıyor. Kırpıştırıyorum ve devam ediyorum.Ağır bir dili var. Gereksiz kelimelerle donatılmış. Yazar kelime dağarcığıyla hava atmaya çalışıyor. Ama bilmediği birşey var, yazdığı roman klasikleşmiş. Taklitmiş. Aynısından varmış. Düşünceme gülüyorum.
 
Kitabın altıncı sayfasına gelemeden sıkılıp bırakıyorum. Başka kitap bulmak için tekrar yöneliyorum. Tüm valizleriaçıyorum, bu sefer sadece isimlerine değil, içerikleri hakkında da fikir sahibi olmak için azıcık karıştırıyorum.Aradığımı buluyorum. Öykülerden oluşan bir kitap. Heyecanlanıyorum. Olduğum yerde kitaba başlıyorum.
 
Kitabın verdiği haz başka hissettiriyor. Sanki beni içine çekiyor. Kendimi ana karakter gibi hissediyorum. İlk öykü birdenizcilik hikâyesi. Kitaba yoğunlaşıyorum. Ardından sesler duymaya başlıyorum. Kafamı kaldırıp bakıyorum. Havaaydınlanmış. Üstümde eskimiş ve ıslanmış kıyafetler var. Saçım uzun. Daha da önemlisi, bir gemideyim. Uçsuzbucaksız bir geminin içinde etrafı izliyorum. Şaşkınım. Ardından bir adam geliyor, elime bir kova ve paspas bırakıyor:“İşine başla çocuk!” diye sesleniyor. Bakakalıyorum. Adam tekrar bağırıyor: “Ne bakıyorsun? Yoksa suratına martı pisledi?” Dilim tutuluyor. Adamı daha fazla sinirlendirmeden hemen paspasa başlıyorum.
 
Paspasa devam ederken bir anda yağmur başlıyor. Dalgalar büyüyor. Koskoca dalgalar denizde kargaşa çıkarıyor. Gemioradan oraya sürükleniyor. Kaptanın zorlandığını görebiliyorum. Ardından sürdüğümüz dalga giderek büyüyor. O kadarbüyük ki kilometrelerce uzaklıktaki karayı görebiliyorum. Aniden dalga altımızdan çekiliyor. Hızla suya çakılıyoruz.Gemi parçalanıyor. Su dolmaya başlıyor. Her yerde bağrışma ve çığlık sesleri var. Tavuklardan birisi yüzmeye çalışıyor.Etrafı izlemeye devam ederken tekrar bir dalga geliyor. Büyük bir dalga. Öldürücü olabilir. Dalga üstümüze doğrugeliyor. Tam boğulacakken kendi odama dönüyorum.
 
Derin bir nefes alıyorum. Ne yaşadığımı düşünüyorum. Oda soğumuş. Yatağıma gidiyorum. Okumaya devamediyorum.
 
Bu sefer ki öykü acıklı. Küçük bir çocuğun ailesini kaybedişini anlatıyor. Okumaya dalmışken kendimi tekrar içineçekiliyormuş gibi hissediyorum. Küçük çocuğun bedenindeyim. Hava kararmış fakat sokaklar dolu. Herkes hızlayağmurdan kaçmaya çalışıyor. Islak bedenim insanlar arasında itiliyor. Korkuyorum. İliklerimde korkuyuhissediyorum. Yavaş yavaş yürümeye başlıyorum. Hava soğuyor. Gün iyice kararıyor. Sokak lambaları etrafıaydınlatmaya yetmiyor. Gözlerim yaşarıyor. Kollarımı etrafıma sarıyorum. Ara sokaklardan birinde bir ses duyuyorum.Yaralı bir ses. Sese gidiyorum, bir köpek var. Beni görünce havlamaya başlıyor. İrkiliyorum.
 
Köpeği inceliyorum, boynundan bir zincirle ağaca bağlanmış. Zincirin denk geldiği yerlerde kan izleri var. Canı acıyorolmalı. Hayvana yaklaşıyorum. Ben yaklaştıkça daha da hırçınlaşıyor. Korkmuyorum. Güveniyorum. Küçük çocukolduğum için hayvan bana zarar vermez diye düşünüyorum. Elimi kafasına koyuyorum. Sessizleşiyor. Elimi kokluyor.Tehlikeli olmadığımı anlayıp kendini sevdiriyor. Ağlamaya başlıyor. Acı içinde ağlıyor. Boynundan zinciriçıkartıyorum. Teşekkür etmek için ellerimi yalıyor. Boynundaki yara derin değil. Endişem geçiyor.
 
Köpek beni bir yere çekiştiriyor. Tepesinde çatısı olan bir otobüs durağına geliyoruz. Oturaklara ittiriyor beni burnuyla.Oturuyorum. Yanıma gelip kucağıma yatıyor. Amacı beni sıcak tutmak. O sırada büyük bir araba yaklaşıyor. İçindenkorkunç adamlar çıkıyor. Köpek havlamaya başlıyor. Saldırmak üzere. Köpeğe elektrik veriyorlar. Hayvan bayılıyor.Köpeği boynundan yakalayıp arabaya bindiriyorlar. Korkutucu adamlar ensemden tutup yüzüme vuracakken kendiodama dönüyorum.
 
Bu seferki hikâye beni etkiliyor. Gözlerimde yaşlar var. Soğuktan titremeye başlıyorum. İnce örtünün altınasığınıyorum. Fiziki etkisi olmasa da psikolojik olarak ısındığımı hissediyorum. Kitaba devam ediyorum.
 
Yeni hikâyede zengin bir kadınım. Büyük bir köşkte yaşıyorum. Misafirler düzenlediğim baloya akın ediyor. Eskilerdencaz çalıyorlar. 70’lerde geçen siyah beyaz film havası var. İnsanlar gülüp eğleniyorlar. Misafirlerle konuşupkaynaşıyorum. Üstümde siyah beyaz bir elbise var, tam ortadan gelen şeritle birbirlerinden ayrılıyorlar.
 
Konuşma yapmak için şampanya bardağıma metal bir çubukla vurup ses çıkartıyorum. Dikkatleri üstüme çekiyorum.Dikkati toplayınca özgüvenim yükseliyor, beni izleyen gözler egomu tatmin ediyor. Saçımı elimle düzeltip herkeseeğlenmelerini, eski kafalı kocamı terk edişim şerefine bir parti düzenlediğimi anlatıyorum. Kocamı terk edişimdenbahsedince destekleyici sesler geliyor herkesten. Kahkaha atıyorum. İnsanlara en güzel gülüşümden veriyorum veboynumdaki inci kolyeyle oynayıp aşağı iniyorum. Tekrar insanlarlayım. Onlardan birine dönüşüyorum. Sohbetediyoruz. Gülüşme sesleri duvarlara çarpıp bize geri dönüyor.
 
Dansçı kadınlar geliyor. Flamenko gösterisi için şarkı değişiyor. Kadınlar kırmızı kıyafetleriyle göz alıyorlar. Bir o yanabir bu yana hareketler sergileyerek dikkatleri çekiyorlar. Kıskanıyorum. Ama gülümsememi bozmuyorum. Eşsizgösterilerini bitirip selamlamalarını yapıyorlar. Gitmesinler diye işaret veriyorum. Kırmızı topuklu ayakkabılarımlacilveli bir şekilde yanlarına gidip orada her birine hediyelerini verip içecek içmelerini, onların da partide yeri olduğunusöylüyorum.
 
Bu kadar eğlencenin ortasında, ana salondaki büyük kapı gürültüyle açılıyor. Eski kocam kapıyı tekmeleyerek içerigiriyor. Elinde silah var. Silahı gören herkes çığlık atıyor. Kargaşa her yerde. İnsanlar yere yatıyor. Kocam yaklaşıyorve yanıma geliyor. Kolumdan tutup bağırmaya başlıyor. Korkudan dediklerini duyamıyorum. Sadece uğultu var.Kolyemi boynumdan çekip alıyor, inciler etrafa sıçrıyor. Gözlerimden yeni inciler geliyor. Titremeye başlıyorum.Bağırırken saçtığı tükürükler yüzüme geliyor. Silahı bana yaklaştırıyor. Dizlerimin bağı çözülüyor. Sadece kolumdantuttuğu için ayakta kalıyorum. Bağırmaya devam ediyor. Silahın namlusu alnımda. Elbisem kırmızıya boyanırken kendidünyama dönüyorum.
 
Korkuyla etrafıma bakıyorum. Artık pencereden içeri yağmur girmeye başlamış. Dudaklarım ve yüzüm soğuktanmorarmış. Her yanım kaskatı kesilmiş. Üşüdüğüm için kitaba ara veriyorum. İyice örtüye sığınıp bacaklarımı kendimeçekiyorum. Uykum var. Camdan rüzgârın sesi duyuluyor. Titremem durmuyor. Gözlerimi sıkıca kapatıyorum. Sadeceetrafın dinginleşmesini beklerken etraf kararmaya başlıyor. Uyuyorum. Bir daha uyanmıyorum.
 

Yorum bırakın