Av ve Avcı

Soğuğa rağmen güneşten yansıyanlar ipil ipildi. Önde ölü gözlerle bakan balık ve arkasında bir kuyudan ağları çekenbalıkçı, ufuktaki gökyüzünden üzerlerine yağan gri bulutlarla çevriliydi…
 
Balık karların üzerine atıldığında, solungaçları kabararak şişip sönmüş, en nihayetinde de ölü gibi kıpırtısız kalakalmıştıve gözleri açık olduğu halde uyur gibiydi. Uçuk, ürkek bakışları yorgun düşmüş, boş bakışlara dönüşmüştü. Artık nefesalmak için çektiği solukları pırpır edip, ıssızlığa kulak kabartamayacaktı. Yüzündeki ferahlama içe geçmiş hayalkırıklıklarından başka da bir şey değildi.
 
Ona bu sahneyi hazırlayan avcı, geceden koyduğu ağlara ulaşmak için, neredeyse çerçevesi bile beyaz olan, ufkudağlarla çevrili manzarada, gökyüzünden ışıldayan güneşle epeyce yürümüştü. Her şeyin ona ait olduğunu sandığı buıssız evrende, kötücül suskunluklarını aşağılayıcı bir şefkat duygusuyla sıvamıştı. Kazma ile buzu kırıp kürekletemizledikten sonra, açtığı diğer kuyuya saldığı ağını çekmeye başlamış, çıkardığı balığı önüne atmıştı. Balığa karşırüştünü ispat ettiğini sanıp, kasım kasım kasılıyordu. Onun itaatkâr bakışlarını gördüğünde, korkunun bastırmaktaolduğu tutkusunu, gizli bir erinç ve zafer duygusuna çevirmişti.
 
Balık çelikten bir yay gibi kıvrılıp doğrularak çırpınmıştı. Ölü gözlerdeki çaba, ağı çeken ellerdeki çabayla, avınyüzündeki delici bakışlar, avcının kısık gözlerindeki yorgun boş bakışlarla aynıydı. Ağı çekenin gözlerindeki ihtiras,şaşkın kuru bir sevince dönüşmüştü, balığın değirmi gözlerindeki coşkunun tatlı bir huzura kavuşması gibi. Bukarşılaşmada üstün olan taraf var mıydı? Gölgesi güçlü olan kazanmıştı? Birbirlerine yaltaklanıp dalkavukluketmeden bu aşağılayıcı oyunu sonlandıracak gibi gözükmüyorlardı. Her iki taraf içinde dönüşüm ve yerine geçmesüreci başlamıştı.
 
Ağa takılma hissi, av ile avcı için aynı değil miydi? O an için damarlardaki kan çekilir, kalp çırpınır, göz bebekleribüyür, uzuvlarındaki kıpırtı hissizleşip bir esriklik olmaz mıydı? Yalnızlıklarından kurtulmak için beraberce yapışıpdelice çırpınışlarla aynı eşiğe çıkıp yine yalnızlıklarıyla baş başa kalmamışlar mıydı?
 
Soğuk soluklarından dumanlar çıkaran iki yaratık da birbirinden medet ummuştu. Suyun içine düşen bir paranıngörüntüsünün ağır ağır yitmesi gibiydi yaşadıkları. Balığın açık, balıkçının kapalı dudağı aynı çabayla titremiş, sonundada haz şapırtıları sükuta ermişti.
 
İkisi de aynı küskün ve dargın bakışlarından kurtularak mesafe duygusunu kaybedip birbirlerine dostça baksalar,yansıları aynı yüzeyde buluşacaktı. Kıpırtısız beyazın içindeki av ve avcı, demir pençeli bir ifritin zulmünden kurtulmaanındaki duygu git gelinin sonunda sakinleşen, zayıf gölgeli aynı yüzler değil miydi? Ya da aynı çaba ve çırpınışlarlabir an için hayatlarını geçici bir zehre bulamamışlar mıydı? Gölgeleri, beyaz çerçeve içindeki ışıkta, sonsuzkaranlıklardan gelen karabasanların lümpen anlarıydı.
 
Aynı soğuklukta aynı soluklarla çabalamışlar, kör bir kuyunun karanlıklarına doğru çırpınan balık da, kör karanlık birkuyudan çeken balıkçı da aynı sonun başlangıcına varmışlardı. Av olanın ölü gözlerindeki mezarı andıran mihnetbakışlarının, çekenin karanlık kuyuya bakarken zihnine gelip düğümlenen birikmiş hayat süprüntülerinden ne farkıvardı?
 
Benlikleri gölgeler sayesinde bağlantı kurup aynı yerde buluşuyordu. Onun o tümörler gibi, kanserler gibi gözleriniaçması, avcının karanlık kuyunun derinliklerine bakmasından farksız mıydı? Birbirinden ayrı varlıklarmış gibigörünseler de aynı anda zift gibi yapışkan, kokuşmuş çöplüklere bakıp, geçirmemişler miydi? İkisinin de gittiğiyoldaki gayeleri ölümsüzlük arayışı değil miydi?
 
Çırpıntıların sonunda, yeni bir dünyaya doğacaklardı. Güneş tehditkâr bakışlarını av ve avcı üzerinde gezdirdiğinde,yansıttıkları ışık aynı olacaktı. Damarlarındaki akışı, kalbi, solungaçları duracak olan av ve düşünceleri silinecek olanavcı, bu soğuk, bu beyaz yerdeki maskelerinden sıyrılıp, vesvese ve takıntılarından kurtulmuş olarak aynı yerdebuluşacaklardı.
 
Ağa takılanla ağı çekenin buluşması; İlk görüşteki aşkta yaşanan, damarlarda kıpırdanmaya başlayıp ılık ılık akarakkalbe ulaşan kanın, orada konaklamasına benzerdi. Balıkçı, dönüş yoluna çıktığında, kıpırtısı sonlanan balık gibiyalnızlıklarına dönecekti. Balık, ilk kez suda hayat olduğunun farkına varmış, balıkçı da kuyunun dibinde dahi aydınlığıgörme nedeninin karanlık kaynaklı olduğunu anlamıştı…
 
Balıkçı, sırtında kazma küreği ve balık torbasıyla, göl üzerindeki buzu dikkatle adımlayıp, parıltısını yıldız gibi saçangüneşle beraber karlarla kaplı köyüne varacaktı…

Yorum bırakın