Sokakta topallayan birini gördüm. Gördükten iki adım sonra durdu. Etrafına bakındı. “Belli ki yoruldu zavallı,” dedim. “Belli etmemek, dikkat çekmemek için de vitrinlere bakıyor numarası yapıyor herhalde…” Sonra acıdığım için kendime kızdım. Onun namına üzülebilirdim ama acımak! Acımak küstah bir tavır olabilir mi diye kendimi yargıladım. Bir sonuca ulaşamadım.
Bunları düşünürken, iki saniye geçtiyse öküz gibi bakmamak için tam yüzümü çevirecektim ki sevgilisini yanına geldi. Demek ki kadını bekliyormuş.
Aralarında biraz boy farkı vardı. O da topallıyordu. Dikkat edemedim ama belki de aynı sorundan mustariptiler. Aynı ayakları aksıyordu. Beraber yürürken aynı ritimde yükselip alçalıyorlardı. Yan yana gelir gelmez kadın bir şey söyledi. Vitrindeki şeyle ilgili olsa gerek. Gülümsediler. Sanki aralarında iddialaşmışlar da birinin dediği çıkmış gibiydi. Gülüp geçtiler, herkes gibi. Topallamayanlar, sarışınlar, keller ve başkaları gibi.
Beşinci saniyeden sonra dönüp bakamadım. Geçiştik. Muhtemelen aynı ritim devam etmiştir. Yüzüme bir gülümsemenin yerleştiğini anımsıyorum.
Soğuk bir kış rüzgârı beni kendime getirdi. Altı saniye sonra tek başıma kendi yoluma devam ettim.