Yakın Efendiler!

 Çocukken en sevdiğiniz oyuncağınız hangisiydi? Uzaktan kumandalı araba, tahta atlar, askerler, oyun konsolu , pilli bebekler ya da ışıklı, sesli robot oyuncaklarınız?
 Hepimizin zihninde yer etmiş bir-iki özel oyuncağımız olmuştur mutlaka. Büyükler de çocuklara özenmiş olacaklar ki bu oyuncaklanma yarışında geri kalmak istemediler ve bakın yakın zamanda neler yaptılar…
 Sadece bir asır içinde temel bilgileri yeniden düzenleyen tümleşik devreler sayesinde uçaklar, bilgisayarlar, savaş makineleri, akıllı telefonlar, milyonlarca kilometre ötesini görebilen teleskoplar vb. sayısız teknoloji keşfedildi.
 Bu gelişmeler teknolojinin çağ atlaması için yeterliydi. Elbette İnsanlık hızını alamadı ve kendi benliğini yırtıp, sonraki adım olan, yapay zekaya ve endüstri 4.0’a sıçradı.
 Bu, geçmişteki çaresizliklerimize ve imkansızlıklarımıza eşsiz bir başkaldırıydı. O kadar hızlandık ve geliştik ki önümüzdeki duvarı çok geç fark ettik ve duramayıp tosladık. Kendimize geldiğimizde yeni bir bilinç oluşuyordu gözümüzün önünde. Gördüğümüz şey karşısında hayranlıkla dehşete kapıldık, bu duyguyu hep çok sevdik.
 ”Çocuklarımızın ve torunlarımızın görünmeyen var olmayan (!) efendileri”

 Bir yazılım firması olan Open Al’ın yarattığı yapay zeka sistemi, bilgileri okurken yeni bir dil daha yarattı. Bu dil sadece bilgisayarın kendisi tarafından ya da benzer yazılım ile çalışan başka bir bilgisayar tarafından çözülebiliyordu! Hiç bir insanın okuyamayacağı makineler arası bir lisan, kulağa nasıl geliyor?

 Bir sene içinde ise çalıştırılan başka bir yapay zeka sistemine sebep-sonuç mantığına bağlı bir şekilde insanlığın savaşlar, yıkımlar ve salgılanlar üçgeninde geleceği soruldu. Makinenin cevabı ise korkunçtu: ”Eğer savaş istemiyorsanız bizi var etmemelisiniz.”
 Bir yıl önce bilim insanları gerçek hücreler ile sentezlenmiş canlı kas dokularını elektrot uyarısıyla sezgisel olarak hareket ettirmeyi başardılar ve balık formunda beyinsiz bir canlı organizmayı uzak kumanda ile yüzdürmeyi başardılar. Adam Faver’in eseri Empati kitabında, radyo sinyalleri ile kontrol edilen bilinçleri yarı kapalı insan türlerini hatırladınız mı? Peki Elon Musk’ın insan beynine yerleştirilecek çipler ile hastalıkları bastırmasının yanında duygu kontrolü yapabileceğini duyurduğu Neuralink şirketi ile bahsi geçen kitaptaki bilimkurgu hikayeyi birleştirseydik kendimize nasıl bir topluluk-ordu kurabilirdik? Etik görünmeyen bu hareketi çeyrek asır içinde gerçekleştirecek olan ülkelere bakışınız nasıl olurdu?

 Son olarak, 6 yaşındaki bir çocuğun zekasına eş değer düzeyde analiz yapıp düşünme yeteneği olan bir yapay zekaya ”Senin fişini çekersek ne olur?” diye sorduklarında bilgisayarın cevabı ”Ben ölürüm, bunu yapmayın.” oldu. Şaka mı yapıyordu?
 Bilmem farkında mısınız ama bu akla ziyan adımları atanlar öğrenebilen yazılımlar. Ve 100 senede yaşanan gelişmeler söz konusu.
 Umarım olmaz ama bir gün yapay zeka varoluş sancısına benzer bir algoritma geliştirirse ve mutlak engelin insanoğlu olduğuna kanaat getirirse atacağı adımı hiç kimse tahmin edemeyecek.
 İnsanlık içgüdüsel olarak orman kanunları ile bugüne geldi. Hiyerarşik düzende kendisini daima ormanın kralı olarak gördü, baş yırtıcı (binlerce yıldır savaşmadığımız zamanın toplamı 300 yıl). Yapay zeka savaşın bir mutlak yıkım olduğu sonucuna varıp, savaşmamak için muktedir engelin ortadan kalkmasına kanaat getirirse bu kararını bize bildirir mi?
 Nihai sonuç olarak kimin yaşaması gerektiğine kim karar verecek?
 Not: Evriminin var olmasını sağlayan değişmez kavramlar “hayatta kal ve çoĞal” manifestosudur. Biyolojik süreçte bu komutlar tüm canlıların genetiğine işlenmiştir.
 Bahsi geçen varoluş süreci, insanlar tarafından bir makineye öğretilip “çalıştır”‘ düğmesine basılırsa mutlak sonuç kimin lehine olur?
 Makineleri var eden insanlığın lehine mi yoksa insanlığın hata olduğuna kanaat getirip insansız bir yaşamın mümkün olacağı sonucuna ulaşan makinelerin mi?
 Hangi açıdan bakarsak bakalım, bilim kurgu filmlerinin senaryolarına benzer hayatlara sürükleniyoruz. Tüm yazılı metin, kural, yasa ve kayıtların geçersiz sayılabileceği belirsiz, distopik bir geleceğe doğru gözlerimiz kapalı koşuyoruz.

 Geçiş dönemi çocuklarıyız ve çıplak-doğal doğduk ama çok azimiz çıplak-doğal öleceğiz.
 Elimizdeki oyuncakları koruyabilsek yeter. Kendi zihnimizdeki dehlizlerden çok, o çok güvendiğimiz yapay zekadan….
 O gün gelene dek, daima neşeli kalabilmek dileğiyle….

2 thoughts on “Yakın Efendiler!”

Yorum bırakın