Kuru Otlar Üstüne (6)* : Bir Zamane Bakışı Yaratmak

 Yüzümüzü önümüzde durana ne zaman döneriz…Bir ses, bir renk, bir görüntü gelip bizi sarsaladığında mı; yoksa içimizde/ruhumuzda alevlenen bir itkiyle mi o gerçekliğe derinlikli biçimde yöneliriz…

 Sanatın bir yönelme, görme, hissetme, algılama  ve söyleme/iletme eylemi  olduğunu düşünecek olursak; ilk başlama noktası sanırım “önümüzde” duranla oluşuyor.

 Bir metin de yazsanız, film de çekseniz, resim de yapsanız bu böyle.

 Bunu biraz da işaret fişeği gibi görenlerdenim. Bilme isteğini var eden görme yolculuğu mu demeli buna yoksa!

 Yazarken, kurarken sözlerin de ötesine geçtiğiniz ânlar olur. Sizi orada durduran değil, kanatlandırana yönelirsiniz.

 Gitmek düşüncesi/duygusu o nedenle gereklidir yaratıcı birine.

Kendi Dilini Kurmak

 Nuri Bilge Ceylan sinemasına baktığımızda, “gitmek” eylemi hep vardır. Hikâyenin kuruluşundan kahramanların yaşantısına/duygu durumlarına sinen bir gerçekliktir.

 Bu kez de Kuru Otlar Üstüne böylesi bir açılış sahnesiyle karşılar bizi.

 Karda kışta, izsiz uzsuz bir kar patikasında giden/gelen bir siluet  çıkar karşımıza. Bir yere, bir bilinmeze gidiyordur. Bir süre izleriz onu. Sonra sobanın yandığı, üzerinde çaydanlığın kaynadığı küçük karanlık bir mekânda buluruz  o gelen adamı.

 Film böyle başlar.

 Sonra, o genç adamın, Samet’in gitme öyküsünün, dört yıldır resim öğretmeni olarak yaşadığı bu yerdeki son demlerine tanık oluruz.

 Okul, öğretmenler, öğrenciler, köy, veteriner… Ve Nuray… Giderek beliren Sevim ve Kenan, diğerleri…

 Her biri kendini gitme/hatta kaçma yolculuğuna hazırlayan Samet’in buradaki öyküsünün bir parçasına dönüşür.

 Ceylan, burada, kendini “çoklu göz”e dönüştürerek bakar hayata. İçte ve dışta olanlara, görülenlere, görülmeyenlere dönüktür bu bakışı. Bazen dural resimler/fotoğraflar çıksa da karşımıza; bize o içte/dışta olanları okumamızı ister adeta.

 Henry Miller’ın şu tümcesiyle karşılaşınca, Ceylan’ın filmde buna benzer bir tutum takındığını düşündüm ister istemez:

 “İnsan dikkatini herhangi bir şeye, bir çim tanesine bile bütünüyle verdiğinde, o şey kendi içinde gizemli, müthiş, betimlenemez düzeyde ölçeği büyütülmüş bir dünyaya dönüşüyordu.” (**)

 Bir anlatıcı olarak odaklandığı her bir şey onun gözünde yepyeni  bir bakışa dönüşüyor. Zamanın hem içindedir  o ân hem de dışında. Kurguladığı dünya “zamane” gerçekliğidir elbette. Orada çizdiği, sınırladığı, gösterip anlatmak istedikleri vardır elbette.

 Görünen, bildik bir dünya değil; yaratısal/kurgusal bir dünyadır. Birebir “hayatın resmi”ni gör(e)mezsiniz.

 Onun sineması “tanıklık” üzerine kurulmaz. Göndermeleri (yoğun) olsa da; ânlara, yaşanan zamanların ruhuna bağlı kalarak  öyküsünü anlatır. Bu anlamda hatırlatan biridir de, Ceylan. Bir tür bellek yolculuğuna da çıkarıyor bizi.

 Sessizlik onun sinemadaki anlatımının özünde var. Bunu sözle devindirdiğinde beliren görüntüler işte o belleğe yansıyanların izleridir.

 Burada da Samet’ten çok Nuray’ın gerçekliğinde o sessizliğin izlerinde giderken söze taşınan anlamla, bir ânda onun yaşantısının kırılma noktasını oluşturan “geçmiş”(in)e döneriz.

 Hiçliğin sınırında duran, bunu benliğinde yaşayan, itirazları olanla sinik duranı birarada vermesi; çizdiği karakterlerin ruh hallerini yansıttığı gibi, hikâyenin birbirine bağlanan duygu durumlarını da öne çıkarır.

 Nuray’ın Samet’e ve Kenan’a bakışında gözleriz bunu daha çok.

 Samet’in Sevim’i hırpalayan hırçınlığı ise içindeki o hiçlik sanrısının bir ifadesidir.

Yaratıcılığın Tözü

 

 Sinemada yaratıcı hissettiren, ima edendir. Her şeyi gösterip anlatamazsınız. Nuri Bilge Ceylan bunun bilincinde bir anlatıcıdır. Evet, görüntü her şeydir. Sözü ne kadar öne alırsanız alın, görüntüyle gösterip/ima edemediğinize yalnızca diyaloglar pek anlam ifade etmez.

 Bu anlamda Nuri Bilge Ceylan sinemasının sözle görüntü dengesi yer yer aks kaymasına doğru evriliyor. Bunu “bilinçli” yaptığını düşünüyorum. Gene de söze yüklediği anlam onun anlatımcı sinema anlayışının bir parçası olduğunu düşünüyorum.

 Bir yanda inandırıcı olma kaygısı güderken, ötede gerçeklik düşüncesini zorlayan , hatta eşikte duran bir tutum izliyor, Ceylan. Özellikle bu filmde  Samet ile öğrencisi Sevim arasındaki uzak-yakın duruştaki hissettirilen anlamı görüntüde pekiştir(9mez. Duraldır oradaki her şey. Karakterlerde de bu gözlenir. Sevim tutuk, Samet hırçın ve öfkeli. Hatta finalde “ders” verir adeta. Kendi açmazının hırçınlığı duygu erimesi yaşatır onda.

Arayışın Dili

 

 Kuşkusuz onun sinemasında bir “hakikat” arayışında değiliz.  Yaptığı bir belgesel film de değil üstelik. Yönetmenin  yaratıcılığını yansıtan görselliktir eninde sonunda. Orada gösterdikleridir. Bir filmi salt söz’e indirgediğinizde; yalınkat bir durum ortaya çıkar.

 Yeniden kurma, tasarlama yaratıcı  yönetmenin doğasında olandır. Yani “kaydedici” değildir asla.

 Ceylan’ın filminde Samet-Nuray diyalogunda yarattığı değişkenlilik hali; bir  “es verme” gibi gelse de; oyuncunun plandan çıkıp dış’taki platoya gitmesi; o ânlık yabancılaşma halindeki sıkışıp kalmışlığı, ve dönerken lavaboda “hap” içmesi…Bir !performans” gibi gelse de; yönetmenin “hakikat”le “gerçeklik” arasındaki ayrışmayı göstermesi, kendi hikayesindeki bakış açısını yansıtması açısından dikkate değerdir.

 Seyirci, “ne var bunda, olabilir” diyebilir de. Bunu gerçek mi, değil mi diye sorgulamayız; ama inandırıcı da bulmayız. Hele oyuncu yönetiminde “doğaçlama”ya pek imkân vermeyen bir yönetmen için…

 Yönetmene inansak da, neden bunu yaptığını sorgularız. Samet karakterine yüklediği anlam itirazlarımızı (tutarsız biri olduğu için) yükseltir.

 Sanırım bu da, filmi yeniden başka bir gözle okuma yordamı getiriyor bize. Bunu da bir başka yazıda irdelemek üzre…

(*) Meraklısına Not:

Film üzerine yazdığım önceki yazılar:

Kuru Otlar Üstüne 1: Anlatılan, Anlatılamayan, Cumhuriyet Gazetesi, 03 Ekim 2023.

Kuru Otlar Üstüne 2: “Mesele” Taşrayı Anlatmak Değil, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Ekim 2023.

Kuru Otlar Üstüne 3: İnsana Doğru Yürümek, Edebiyat Haber, 05 Ekim 2023.

Kuru Otlar Üstüne 4: Yerelden Evrensele, Edebiyat Haber, 10 Ekim 2023.

Kuru Otlar Üstüne 5: “Kendi Benliğinin Beni”i Olmak…”, Aralık 2023, Varlık Dergisi.

(**) Henry Miller, Yazmak Üzerine; Çev.: Avi Pardo, 2023, Siren Yay., s. 248.