Romantizm: Değirmenlere Karşı

 

Bulutların Üzerinde Yolculuk – 1818
Caspar David Friedrich
Romantizm

 

 17. yüzyılda ortaya çıkmış olan Romantizm akımının akla, kurallara, duygulara inat ortaya çıktığını biliyor muydunuz?

 Romantizm, bir nevi akla bir başkaldırıdır. Dönemin sanatçıları, sanatın bireysellikten uzak daha kapsayıcı olduğuna dair ilk tohumları bu akımda ekmeye başlar.

 Her şey coşkuludur. Figürler, renkler ve gerçek, tüm olağanüstülüğüyle sergilenir. Almanların melankolik çocuğu Friedrich için Romantizm; dik kayalar, boş sahiller, bulutlardan uzak parlak ufuklar ve soluk gökyüzü demektir; insanları genellikle yalnızdır. Ne dersiniz belki de eserlerini günümüzde hala geçerli kılan, insanın yalnızlığının değişmezliğidir? Romantizmi konuşurken aşktan bahsetmemek olmaz. Aşk da bir nevi yalnızlık değil midir? Aşkı karşılıklı ya da karşılıksız yaşanmasından bağımsız, insanın kendi içinde yaşadığı yüksek bağlanma olarak tanımlasak da karmaşık bir kavram olan aşkı farklı bir yönden ele almak isterim.

 Akımın yola çıkış şekli gibi aslında aşk da aykırılıklar barındırır içinde. Gerçek dünyaya bir başkaldırıştır. En olmayacak şeyleri harekete geçirir, insanın deli dünyasını tetikler. Aşk bir karşı koyuştur. Mantığa, iradeye kimi zaman da gerçeğin sıkıcı hallerine.. Çok düşünmezsin ve kendini içine olduğu gibi bırakırsın. Varsın yansın her şey! Hayal barındırır içinde. Bazen olmayacak olanı oldurma düşleri, bazen de geleceğe karşı inanç vardır. Güzelliktir aşk! Hayat, dış dünya, doğa, fanteziler daha bir güzel görünür. Gerçeği farklı görmeye başlarsın. Öylesine baktığın manzara bile bir anda anlam kazanır ve hayallere kapılır gidersin o manzaranın en derinlerinde. Ümit vardır, tebessüm vardır. Acının karşısında bile daha umutlu olursun aşık olduğunda. Kuralları yıkarsın, engelleri aşarsın. Aklın almadığını olduracak kadar cesursundur. Renkler hakimdir her yerde, canlıdır ve âdeta yaşam bulmuştur. Aşk, iki iken bir olmaktır çoğuna göre. Romantizm bunu gerektirir. İçinde biraz coşku, biraz korku bir tutam da heyecan… Ne demiş Bülent Ortaçgil: “Sen, ben değirmenlere karşı; bile bile yitik birer savaşçı; akarız dereler gibi denizlere…”

6 thoughts on “Romantizm: Değirmenlere Karşı”

Yorum bırakın