Frida’nın Dünyasındaki “Sen Kimsin?”

 

Frida Kahlo – Dikenli Kolye ve Sinek Kuşu, 1940

 Sanat dünyasının bence en çarpıcı figürlerinden biri Frida Kahlo. Bana göre sembolizm akımının yaşamış en efsanevi kadını.

 Hakkında çokça yazılmış, çizilmiş; hayatı birçok kişiye ilham olmuş sıra dışı bir karakter.

 Bugün, belki de el değiştiren aşk kavramını, 20. yüzyılda düşündüren bir biçimde yaşamış cesur bir kadın.

 Frida Kahlo’nun sanatı, sembolizmin birçok özelliğini taşır. Sergilediği eserlerinde kişisel acıları, ruhsal arayışları ve derin duygusal deneyimleri semboller aracılığıyla ifade edilmiştir. Onun en ikonik eserlerinden bazılarını inceleyerek bu akımı nasıl yansıttığını görebilirsiniz.

 Hadi gelin birlikte bakalım… Bende en çok etki bırakan Dikenli Kolye ve Sinek Kuşu’nu çaresizce aşık olduğu ve onu en çok inciten adamla yaşadığı ayrılık sırasında resmetmiştir. Şimdi lütfen okumaya birkaç saniye ara verin ve resme bakın!

 Hemen her eserinde olduğu gibi bu muhteşem dengesizliklerle dolu kadının bakışları doğrudan size bakar. Fark ettiniz mi? Yüz ifadesi, sakin ve kararlıdır. Bu ifade, onun acılarına rağmen güçlü duruşunu ve içsel direncini yansıtır. Gözlerindeki derinlik ve doğrudan bakışı, size onun ruhsal dünyasına dair bir pencere açar.

 Dikenli Kolye, acı ve ıstırabı; Sinek Kuşu aşk hayatındaki hayal kırıklıklarını ve acılarını temsil eder. Özellikle Diego Rivera ile olan karmaşık ve çalkantılı ilişkisinin bir yansımasıdır. Omzundaki kedi, siyah olmasından da yola çıkarak biraz olumsuzlukları ve tehlikeleri simgeler. Maymun ise kocası tarafından ona hediye edilen bir hayvandır ve yaşadığı hayal kırıklığının aksine genellikle sadakati ve sevgiyi sembolize eder.

 Frida, aşkı ve acıyı aynı anda kucaklayarak duygularını sanatında cesurca ifade etmiştir. Aşk dolu hayatı, onu hem bir sanatçı hem de bir kadın olarak şekillendirmiştir. Yaşadığı hikâyeler sadece kişisel bir anlatı değil, aynı zamanda sanatı ve hayatı arasında bir köprü oluşturur. Onu belki de ikon haline getiren yegâne şey yaşadıklarını olduğu gibi ifade etmeye çalışmasıdır.

 Aşkı ve duygularını yaşamasındaki cesur hallerini olmasa da Frida’nın kendini keşfetme ve ifade etme sürecindeki kararlılığında çoğu zaman kendimi gördüğümü içtenlikle söyleyebilirim.

 Geçenlerde bir sohbet sırasında bana “kim” olduğumu sordular. Sanırım hiç bu kadar zor bir soruyla karşılaşmamış gibi uzun süre sessiz kaldım. Siz de soruyor musunuz bu soruyu? Galiba kendini keşfetme ve ifade etme sürecinin ilk sorusu bu olmalı: “Kimsin sen?”

 Sonra bir sürü yanıt vermeye başladım ama söylediklerimden tatmin olmamış ki karşımdaki bana durmadan “Sen kimsin?” diye sormaya devam etti. Durdum. Sahi ya ben kimdim? Diğerlerinin gözündeki mi yoksa benim aynada gördüğüm mü sahiden olan… Adım gibi, “Aslı gibidir” mi gerçekte olan?

 Hem başka farklı seslerin hem de kendi sesimin ortalamasını alsam üstüne de Frida’nın içsel direncini eklesem sanırım daha kolay ifade edebilirim bendeki beni.

 Güven, neşe, keyif…Bu üç önemli kelimenin yanı sıra yaşamdaki deneyimlere ve söylenen her kelimeye önem veren, hayatı değerleri üzerine kurulu, bazen durgun bazen beklenmedik kadar çılgın, güçlü kelimesinden ilham alan, mutlaka her şeyin çözümü olduğunu bilen, daha iyi olabileceğine inanan, pes eder gibi göründüğü anda yüksek cesaretle yeniden hadi diyebilen, meraklı, sınırlarını inşa ederken kalbini açmaya istekli, tutkulu, mükemmel olmadığını bilecek kadar farkında ve kusurlarını da seven, bazen karmaşık bazense oldukça basit…

 Kendimi sembolize etsem kırmızı, mavi ve sarıyı kullanırdım. Kelebekler ve çiçekler kaçınılmaz olurdu. Kelebek içimdeki bitmek bilmeyen gerçek sevgiye dair naif inancı anlatırken çiçekler bazen solan hatta yok olan sonra da hunharca açan umutlarımı simgelerdi.

 Her ne kadar ben kendimi bu kelimeler ve sembollerle ifade etsem de “Sen kimsin?” sorusu, yaşam boyu süren bir arayışın çağrısıdır. Sabit ve değişmez asla değil, tersine sürekli evrilen ve yeniden tanımlanan dinamik bir süreçtir. Boşuna kendinin daha iyi versiyonunu yarat, dememişler.

 Bana kalırsa herkesin çılgın gibi ne olduğunu bir türlü bulamadığı, bir arayışta olduğu bu günlerde bu basit soruyu daha çok sormamız gerekir. Umarım verilen yanıtlar gerçek aksiyonlarla birleşir. Çünkü sadece kelimelerle ifade edilen, ancak yaşamaktan imtina edilen tüm süslü yanıtlar sizi daha da yalnızlaştıracaktır.

 Sahi peki ya “sen kimsin?”

 Sevgiler…

Yorum bırakın