Obur Dünya -12-

                                          -Lütfen bu yazıyı aç karnına okumayınız, yemeklerden sonra bünyenize alınız.-

Sardinya (Bölüm 1)

 Akdeniz’de Sicilya’dan sonra en büyük ve Tiren Denizi’nin tam ortasında, sanki bir kedi gözü gibi dikine duran, kendilerini İtalyan değil, Sardinyalı olarak tanımlayanların adası. Bayrakları ise biraz acımasız. Kırmızı bir haç içerisinde gözleri bağlı ve sola bakan dört siyahi kafa… Sardinya’nın meşhur “ichnusa” birasının da amblemi. İkinci milenyuma girmeden hemen önce kafaların yönü sağa dönüp göz bantları bandanaya çevrilmiş olsa da anlamı pek değişmemiş. 

 Renklerden bahsedeceksek daha güzel bir konuya geçelim. Bembeyaz kumsalları (hatta biri pembe) ile ve turkuaz rengi deniziyle meşhur olan bu adanın lezzetlerini beraber keşfedelim bu kez. Yalnız yol tutan varsa önceden uyarayım; adada çok fazla dağ var, haliyle hepsine tünel açamadıklarından, virajlar oldukça fazla ve bir o kadar da keskin.

 Tipik İtalyan lezzeti olan makarnanın buraya özgü çeşidi “fregola”, bizim daha çok kuskus olarak bildiğimiz makarnaya çok benziyor. Ancak servisi genelde domates soslu ve deniz mahsüllü yapılıyor.

 Diğer makarnaları ise benim çerkez mantısı olan “haluj”a benzettiğim “culurgiones.” Taze beyaz peynir (ricotta) ve nane dolgulu yapılması bu benzerliği daha da artırıyor. 

 Ricotta aslında bizim lor peynirinin amca oğlu. Taze sütlü olanı kahvaltıda reçel çeşitleri ile harika gidiyor. Bir de fümelenmişi var, o biraz şarap eşlikçisi aslında. 

 Adanın en meşhur peyniri ise “pecorino”, bizdeki kuzeni yağlı ve biraz sert bir kaşar peynir. Hatta her orjiinal ürünlerinde olduğu gibi sonuna alametifarikalarını da “sardo” kelimesi ile eklemişler: pecorino sardo. 

 Hani bizim Ezine peyniri, Bergama tulumu, Kars kaşarı gibi…

 Kahvaltı konusunu unutmadan… İtalyanların kahvaltı kültürü ile ilgili en şaşırdığım konu kahvaltıda asla peynir tüketmemeleri. Kahve ve kruvasan, (veya cornet dedikleri içi krema ya da reçel dolgulu olanı) sanki Fransız etkisinde kalmışlar hissi veriyor bana.

 Yahu ne güzel peynirleriniz var, neden kahvaltıda da yemiyorsunuz, dediğim her İtalyan’dan aldığım cevap aynı: “Biz peyniri en erken öğle yemeğinde onu da genelde sandviç içinde yiyoruz.”

 Peki siz bilirsiniz. Sen bilirsin deyince kavga çıkmazmış.

 Peyniri konuştuk, gelelim ekmeğe… İstisnasız tüm restoranlarda ekmek olarak sofraya önce “pane carasau” veya yağda kızarmışı “pane guttiau” geliyor. Bizim kebapçılarda tereyağ ve tulum peyniri ile sofraya ilk gelen balon pidenin çıtır alt tabanını düşünün. Bu da onun adalı kuzeni, ama buğday tadı biraz daha baskınca. Üzerine zeytinyağı dökmeye pek gelmiyor, o nedenle ben ekmek değil kraker klasmanına alıyorum. 

 Makarna faslını kapatmadan çok basit ancak deniz mahsulü sevenler için lezzeti arşa çıkartan bir de tarif vereyim: spaghetti üzerine taze “bottarga di muggine”, yani rendelenmiş kefal yumurtası ve biraz zeytinyağı. Çok basit ve çok yoğun bir lezzet şöleni. 

 Karşılaştırma yapmadan tabii bu yazıyı bitirmeyeceğiz merak etmeyiniz. Guiseppe’nin hakkı Guiseppe’ye.. Her şeyden önce kumsallarını çok iyi koruyorlar. Halka açık ya da ücretli hiç fark etmeden plajların çoğunda giriş için günlük kişi sayısı sınırlaması var. Rezervasyon yapmadınızsa bazısından geri dönebilirsiniz. Kişi başına aldıkları cüzi ücret ile de plajların temizliğine çalışıyorlar. 

 Kumları hatıra olarak yanınızda götürmek için bir şişeye doldurmayı veya çantanıza atmayı bir yana bırakın, terliğinize biraz fazla dolarsa bile cezası var. Havaalanında bu uyarıyı zaten yapıyorlar. Sahilden taş toplamayı sevenlere, buradaki taşları toplamanın iyi bir fikir olmadığını söyleyebilirim. Hem her şey yerinde güzel değil mi?

 Haftaya yerel mutfağın daha derinine ineceğiz, biraz da şaraplarından bahsederiz. 

 

 Sardinya bayrağı hakkında daha detay bilgi için: https://en.wikipedia.org/wiki/Flag_of_Sardinia 

Yemeklerin görselleri için Instagram’dan takipte kalın: @gomen_ce

Yorum bırakın