”Aşk en yüce insani eylemdir” diye yazıyordu duvarın birinin üstünde. Pırtt… Hadi canım! Gerçekleri bilmesek hemen inanacağız bu masala. Misal ben, halen o muhteşem kadını geceleyin bir sokak lambasının altında, o narin vücudunun her ayrıntısını seçebileceğim bir uzaklıktan görmüştüm. Hayatımın aşkını bulduğumu işte o gün, hem de ilk bakışta anladım. Ela gözleri yay gibi ileri uzayan kirpilerinin arkasında parıldıyordu; uzun kulaklarının üstünde soğuk havanın verdiği bir pembelik, adımlarında kendine özgün bir yumuşaklık vardı. Bedenindeki genç ruhlara özgü canlılığa, ışığın altından yansıyan o diriliğe bakılırsa ruhu yaşam enerjisiyle doluydu. Gördüğü her şeye büyük bir ilgiyle yaklaşıyor, şehri gezinirken bıkmak nedir bilmiyordu. Tam da benim gibi! Ruh eşim! Ben ardında, o benim önümde sokaklar boyunca dolanmaya başladık ruh eşimle birlikte. Önceleri hiç farkıma varmamıştı, oysa caddenin birinde şüpheleniverince az daha yakalanıyordum. Kafasını aniden döndürüp bir yerlere uzun uzun baktı, göz göze gelmiş olsak onun güzelliğiyle sarhoş olan kalbim yerinden çıkıverirdi. Oysa çoktan ağacın arkasına geçip saklanmıştım bile. Beni görsün istemiyordum, çekinebilirdi, yanlış anlayabilirdi ve ben işte o zaman hayatın bana sunduğu bu kutsal amacı kaybetmeyi göze alabilir miydim? Oysa sabrımın giderek tükendiğini hissediyordum, ona ulaşamama ihtimalinin verdiği acı ile göğsüm daralıyor, boğazımda acı bir düğüm oluşuyordu. Nasıl yapmalı? Yemeğe mi götürmeliydi onu? Hayır… Bir şekilde konuşmam, kendimi tanıtmam ve hiç olmazsa birlikte ufak bir geziye çıkmayı teklif etmem gerekirdi.
Ağacın arkasında saklanmış ne yapmam gerektiğini düşünmeye devam ediyordum ki tekrardan ilerlemeye başladı. Caddenin sonuna kadar yürüdü, ben de peşindeydim. Aramızda üç, bilemedin iki araba ancak kalmıştı. Biraz sonra köşeyi dönecek, başka bir sokağa sapacaktık. Oysa aramıza hızla ilerleyen bir çöp kamyonu girince onu kaybettim, korktuğum başıma geliyordu. Uzaklardan gelen bir köpek havlamasıyla irkildim. Etrafıma bakındığımda onu hiçbir yerde bulamadım, karanlık bir sokaktan birinin bağırtıları geldi. Başka biri pencereyi kapattı, bir çocuk ağladı. Tüm bunlar onun da dikkatini bozmuş olacak ki hemen sonra onu ileride dikilmiş etrafa göz gezdirirken gördüm. Temkinli adımlarla yaklaştım. Artık tenha bir sokaktaydık ki bu çok kötü bir haberdi. Çünkü peşimize -tenha sokaklara özgü- birkaç serseri takıldı, hepsinin aklı da benim gerçek aşkı bulduğum o muhteşem kadındaydı… Gözlerimle aramıza yeni katılanları tehdit edercesine süzdüm. Çil yavrusu gibi kaçıştılar. Böylece ikimiz tekrardan baş başa kaldık. Ay, üstümüzde kışkırtıcı bir şekilde parıldıyordu. Tam o sırada, hayatımın kadını oturdu, kuyruğu dikleşti ve yalanmaya başladı. Teklifimi kabul etmişti sonunda… “İşte bu!” diyerek miyavladım. Yanına yaklaştım. Poposunu kokladım.