konuşur gibi

pamuk arasında çimleniyor neşe niyetine beslediğin acıların
hesap deryasında boğulmuş nemli zamanı geleceğe hazırlarken

sana gelen çocuğu bıkmadan ağırla, düşlerindeki dükkânları kapatma
içtenliği anlatan bir şeker ile gökkuşağına yeni renkler katılır, unutma

“iyi olmana sevindim” derken; o, senin harabe dergâhında yas tuttuğunu biliyor
seni bir tek güneş anlar, o da günü gömdükten sonra karaları bağlar

zamana tanıklık eden nehir akıp geçerken nelere tutunuyorsun mutlu olmak için
kıyıdaki ağaca derdini anlatmadan tutunacağın dala işmar ediyorsun

gözünü açtıktan sonra dayanışmaya küfredip açgözlülüğün kitabını yazıyorsun
her nereye gitsen bencilliği öven cümlelerini hamal gibi içinde taşıyorsun

ilkel bir mağara gibi açıp ağzını modern insan taklidi yapmayı bırak
spiker de konuşur gibi yapıyor, önce yalanı kendine sonra halka söylüyor

yap-
ma

bi-
zi

kan-
dır-
ma

 

kır(ı)k

semadan gelen kırk kuş kondu kırık dala
sesleri nehrin çağlayan sesine karıştı
güzelliğin serçe parmağına konan isyan etti
sonunda göğün deryasından düştü balıklar
yüzmeyi öğrendi susuzluk çeken sözcükler
imgeler diyarından kalbi kırık kırk havalandı

bulut yağmura “abi deme lazım olur” dediğinde
yeryüzü bu aşktan cevabını ıslanarak alırdı
kırk kere söylersen kırk birinci dilek tutardı
yarım elmaya edilen şaman duasını bittiğinde
dikiş tutarmış sevda savaşında yara alan yürek

ormanda saklanan çocuk bir fısıldasa şehir yıkılırdı
4,0 şiddetinde bir depreme bile dayanamazdı sevgisizlik
devrik cümlelerin arkasına saklanan kendine sığınırdı
samimiyetsizliğe güneş vursa da gölgesi kaybolurdu
caddelere mahkûm ağaçlar özgürlüğe yaprak dökerdi
yere düşen sayfayı kırklı yaşlarda şairin biri ayağa kaldırırdı

bulut yağmura “abi deme lazım olur” dediğinde
yeryüzü bu aşktan cevabını ıslanarak almış
kırk kere söylersen kırk birinci dilek tutarmış
yarım elmaya edilen şaman duasını bittiğinde
dikiş tutarmış sevda savaşında yara alan yürek

 

 

 

Yorum bırakın