Boynundaki acıyla içine daldığı düşüncelerden irkilerek çıktı. Çok derin bir acı değildi ama birden bir sızı hissetmişti. Doktor, hareket etmeden biraz beklemesini söyledi. Yüz üstü yattığı sedyeden yerdeki beyaz fayanslara bakıyor, boynundaki acının hafifleyerek kayboluşunu hissediyordu. Gün boyu oturduğu sandalyenin, gözlerini kırpmadan akşama kadar binlerce iş yaptığı bilgisayarının vücuduna armağanı olan bu boyun ağrısından kurtulamamıştı. Üzerine bir de bu yüzyılın stresli, kaotik yaşam ritmi eklenince kasları artık bu kadar baskıya dayanamamıştı. ‘’Ruhumdaki ağrılara çözüm bulamıyorum. En azından boynumdaki ağrılara bir çözüm bulayım’’ diyerek gelmişti bu minik, ilaç kokulu, soğuk kliniğe. Doktor bu küçük iğnelerle ağrıların birkaç uygulama sonrası sonlanacağını iddia ediyordu. Oysa o biliyordu bu tedavi, ağrıların bir süreliğine rahatlamasına müsaade edecek ve sonra yeniden gelip konuverecekti boynuna. Bu geçici bir tedavi diye düşündü. Nefes alıp verdikçe, yaşamda var olan streslere her gün bir yenisi eklenip bedenindeki ağrıların duyarsızlaşmasına sebep olacaktı.’’ Peki ya ruhumdaki ağrılar? Onlar ne olacak?’’ diye düşünürken çok karamsar olduğu fikrine kapılıp her şeyin yolunda gittiğine kendine inandırdı. Belki de herkesin yaptığı şeyi yapmıştı: –mış gibi…
Zihnine üşüşen düşünceler içerisinde çırpınırken doktorun sesi yeniden ilişti kulağına. Doktor bu uygulamayla kasların uyarıldığını ve bunun, boynunun rahatlamasına nasıl yardımcı olacağını anlatıyordu. İğne yoluyla kasları yaraladığını ve vücudun bu yaraları onarmak için var gücüyle çalışıp kasları iyileştirdiğini… O, beyaz fayansın tüm detaylarını incelerken, yaralanmadan iyileşmenin mümkün olmadığını düşündü. “Bedenimiz bile kendi uzvuna müdahale için açık yara arıyor.” diye mırıldandı kendi kendine. Görünmeyen yarayı tedavi etmek aklımıza bile gelmiyor. Ta ki ağrısını hissedene kadar. Bazen ağrısını hissetsek de tedavi edemiyoruz, diye düşündü. “Oysa kanayan açık bir yara görsek hemen başına üşüşüveriyorduk. Pansumanlarla, iğnelerle, ilaçlarla hemen başlıyorduk onu iyileştirmeye. Küçücük bir kesiğe bile kolonya ile müdahale ediyorduk da ruhumuzun tüm ağrılarını yok sayıyorduk.” diyerek kendi kendine yaptığı kısık sesli konuşmasını sonlandırdı.
Doktor tedavinin bittiğini, kalkabileceğini söylediğinde boynundaki ağrıların yok olmaya başladığını fark etti. Teşekkür edip üzerini giydi. Klinikten dışarı çıkarken elini boynuna attı. Kanayan bir yeri yoktu. Ama o biliyordu içeride yeni yaralar oluşmuştu. Tüm vücudu bu yarayı iyileştirmek için harekete geçmişti. Ufak adımlarla oradan uzaklaşırken ruhundaki ağrıları, yaraları nasıl iyileştireceğini düşünmeye başladı.