Esra Kahraman

Rüya

 Kulağındaki uğultularla sersemlemiş şekilde doğrulmaya çalıştı. Gözlerini açtığında ortalık toz bulutuyla kaplaydı. Yerden kalkıp etrafa bakındığında gördükleri karşısında dehşete kapıldı. Ameliyathane yerle bir olmuş, hastanenin büyük bir bölümü yıkılmıştı. Yerlerde yatan insan bedenleri, etrafa sinmiş kan kokusu, acıdan inleyen insanlar… Gözleri kararmaya başladı. Yürümeye çalışırken yalpaladı. Elleri yıkılan duvarlar arasından tutunacak hiçbir yer bulamadı. Vücudunda …

Rüya Devamı »

Koku

 Gri bulutların göğü kapladığı kasvetli bir sabahtı. Bölük pörçük uykusunun vücudunda bıraktığı ağrılardan ayağa kalkmaya zorlanıyordu. Gözlerini ovuşturdu. Güçlükle ayağa kalktı. Balkonun kapısını açıp, yüzüne vuran soğuk rüzgârla ürperdi. Üşümüştü. Balkona çıkmadan salona döndü. Kanepenin üzerindeki kırmızı hırkayı alıp giydi. Balkona çıkıp derin bir nefes çekti içine. Gözlerini kapadı. Kuşların sesiyle, rüzgârda salınan ağaçların yaprak …

Koku Devamı »

Düşmek

 Metrodan yükselen mekanik sesle irkilerek uyandı. Kırımızı ışıklı ekranda yazan durak ismine baktı. Henüz ineceği durağa gelmemişti. Tıklım tıkış insan vücutlarına bakarak oturacak bir yer bulduğu için şanslı saydı kendini. Böylelikle yol boyu uyuyup günün yorgunluğunu bir nebze de olsa atabiliyordu. Metro her zamanki gibiydi. Düşünceli, umursamaz, neşeli, hüzünlü bir sürü suratla, kesif ter kokularının …

Düşmek Devamı »

Tedavi

 Boynundaki acıyla içine daldığı düşüncelerden irkilerek çıktı. Çok derin bir acı değildi ama birden bir sızı hissetmişti. Doktor, hareket etmeden biraz beklemesini söyledi. Yüz üstü yattığı sedyeden yerdeki beyaz fayanslara bakıyor, boynundaki acının hafifleyerek kayboluşunu hissediyordu. Gün boyu oturduğu sandalyenin, gözlerini kırpmadan akşama kadar binlerce iş yaptığı bilgisayarının vücuduna armağanı olan bu boyun ağrısından kurtulamamıştı. …

Tedavi Devamı »

Böcek

 Anahtarı çevirirken apartman boşluğundaki ışık kapanıvermişti. Başını çevirip elini salladı. Allah’ın cezası ışık yanmamak için direniyordu. Birkaç hızlı el savruluşu sonucu açılan ışığın dalgalarıyla gözlerini kısıp kapıyı açtı. İçeri girer girmez kolunda koparcasına ağırlık bırakan çantasını girişe atıverdi.  Paltosu kendini soğuktan koruyan bir araçtan çok, bir beton parçası gibi yapışmıştı dünya yükünden yılmış yorgun omuzlarına. …

Böcek Devamı »

Soluk

 Ağır ağır çıkıyordu dik merdivenlerden. Duraksayarak, tıkanan nefesinin normale dönmesini bekleyerek. Önünde bir sürü basamak vardı. Bir eliyle sol diz kapağını tutup, diğer eliyle yan duvardan destek alıyordu. Göğüs kafesinin solunda iğne batıyormuşçasına bir ağrı hissetti. Biraz soluklandı. Derin bir nefes alıp verdi. Gücünü topladığını hissettiğinde tekrar başladı basamakları tırmanmaya.  Düşündüğünden uzun oldu basamakları çıkışı. …

Soluk Devamı »

Yeniden

Gaziantep’ten  Hayat dediğin nedir? Büyük bir hevesle inşa edilmiş umutlar yığını. Hiçbir şeyin olmayacağına kesin bir inançla durmaksızın koşulan bir maraton. Nizamla ilerleyen bu düzende birden ışık söner. İnşa edilen tüm umutlar yıkılıverir.  Göz görmez, kulak duymaz, dil konuşmaz olur. Nefes alışverişlerin anlamını yitirir. Geriye dağınıklık ve karanlık ortasında duran bir biz kalıverir. Tüm bu …

Yeniden Devamı »