yazılar

Zihin Albümü

 Yeni biçilen çimlerin kokusunu havaya karıştıran buğu, ağaçların taze sürgünlerinden yeniden hayata merhaba diyen tomurcuklar ve genç yaprakların  arasından yol yol ışıklı izler bırakan güneş. Sabah dedikodularına çoktan başlamış serçeler. Uzaktan yankılanarak gelen tren düdüğünden başka sadece doğanın kokusu ve sesinin hâkim olduğu sabahın tazeliği. Dağların yemyeşil tepeleri  mavi gökyüzü ile birleşmiş. Eteklerine, hiçbir ritmi, …

Zihin Albümü Devamı »

Ruh Hâlinin Sanata Etkisi: Edvard Munch

 Sanat, antik çağlardan günümüze insanlığın kendini ifade etmesinde kendine yadsınamaz bir yer edindi. Mağara duvarlarından dijitale uzanan resim, ilkel enstrümanlarla başlayıp modern stüdyolara taşınan müzik, papirüsten bilgisayar dosyasına dönüşen edebiyat… Araç hep değişse de amaç hep aynıydı: anlatmak. Bazı şeyler vardı ki konuşarak anlatmak yetmedi. İnsan, başkalarından çok kendine anlatmak istedi bunları. Sonra eline ne …

Ruh Hâlinin Sanata Etkisi: Edvard Munch Devamı »

Yolcu ve Şehir

Sonbaharda şehirden geçiyor yolcu, Dökülen yapraklarla süslenmiş sokaklar, Ve yaprak cesetlerinden yükselen iğrenç bir koku… Saygısızca çiğniyor ölüleri adımlar. Bu ayıba susuyor yolcu, Emiyor kaldırımlarda biriken her suyu, Şehrin bu çürük silüeti yudum yudum, Akıyor kalbine yolcunun. Son birikintideki o yansımada, Fark ediyor yolcu değişen bir sima. İş işten geçtikten çok ama çok sonra. Çehresinde …

Yolcu ve Şehir Devamı »

Pencere

 Uyanır uyanmaz “Pencereyi aç!” diye seslendi. Hiçbir şey olmadı. Başucundaki kırmızı düğmeye bastı. Tuhaf! Düğme de mi çalışmıyor? İyi de neredeyse her gün, tüm gün açık olan şu pencere nasıl olur da açılmaz ki?  Söylediklerine göre bir kaç konteyner ötedeki üretim merkezinde oluşturulmuştu. Her “üretilen” gibi 18 yaşında kendi konteynerine nakledilmişti. Ve 20 yıldır her …

Pencere Devamı »

ONLAR KENDİLERİNİ SEVMEDİLER

Söyleyin bu neyin nesi Az sonra geçer mi? Kötü bir rüya sanki Suya anlatsak biter mi?   Söyleyin bu sessizlik ne? Neden konuşmuyor kimse? Prangalar vurulmuş sanki Alemin diline   Sahip çıkmadılar emanete Şu kararan ruhlar Ne merhamet ettiler Ne bir canı sevdiler Ve hepimizi mahvettiler Ama şunu bilin ki Onların öfkesi kendine Onlar kendilerini …

ONLAR KENDİLERİNİ SEVMEDİLER Devamı »

Nana

 Nana, üç-dört yaşlarında bir kız çocuğunun, insanın içini ısıtan ama bir o kadar da  hüzünlendiren kısa bir zaman aralığının hikâyesi.  Yönetmen Valérie Massadian’ın 2011 yapımlı bu filmi, Locarno Film Festivali’nde, hakkıyla  İlk Film Ödülü’nü almış. Bu ve bunu izleyen çalışmalarında kadın doğasına ve kadının doğa ile ilişkisine  odaklanmış. Kendine has kurgusu, masal ve şiirle harmanladığı …

Nana Devamı »

Bir Bardak Su

 Tekli bazanın yanında durmuş uzun süredir annesinden bir hareket bekliyordu. Ya da en azından seslenişlerine bir tepki… Yüzünün rengi sarı, dudakları beyazdı. Ayrıca kurumuştu da. Fiskosun üzerinde duran yarım bardaktan az suya titreyen elleriyle uzandı. İçerden spiker heyecanla, Beşiktaş’ın adı zor telaffuz edilen bir oyuncusunun Porto’nun sağ kanadından içeri girerek defanstan iki kişiyi çalımlayıp kalecinin …

Bir Bardak Su Devamı »

Sanatın Karmaşık, Eğlenceli Yaratım Yolu: Pop Art

 Pop art, geleneklere meydan okuyan ve küresel kültürel algıları yeniden şekillendiren güçlü bir sanat hareketiydi. Dünyada kalıcı bir miras bıraktı; yüksek ve düşük kültür arasındaki boşluğu kapattı ve sanatsal ifadenin sınırlarını yeniden tanımladı. Pop art’ın özünü kavramak için önce anlamını anlamamız gerekir. Pop art, popüler kültürü kucaklar ve günlük nesneleri, reklamları ve medya imgelerini sanat …

Sanatın Karmaşık, Eğlenceli Yaratım Yolu: Pop Art Devamı »

YARA

Derler ki delilik en büyük lütuflardandır Eğer karnın tok sırtın pekse sen padişahsın Kimse sormuş mu deliye, bu divanelik nedendir? Hiç sormuşlar mıdır ki padişaha, senin yaran nerededir? Deliliği inkâr edecek değiliz elbet, bu bizim sırrımızdır. İyilik, sevda, aşk dostumuz, nefret, kin, kibir düşmanımızdır. Bu divanelik hiçbir padişahın fermanı değil, bizim hakkımızdır. Yaramızsa bize en …

YARA Devamı »

Ben Judith

 Sakınmayı öğrendim en fazla, öğrettiler.  Bir elma ambarında, yığılı elmaların ortasındaydım. Gün gün çürüyordu elmalar ve kimse aldırmıyordu. İlk göz alıcılıkları kayboluyordu yavaşça. Oysa ne baş döndürücüydü ilk halleri renkleri ve kokularıyla.  Topladılar bahçeden özensizce. Yerlere düşenlere bakmadılar. Onlar öyle çoktu oysa.  Her gün kaçtım bu ambara. İçimdeki sesi dinledim.  Daha değil çıkma ortaya, diyordu …

Ben Judith Devamı »