Ay: Ocak 2023

O Kadar Kolay mı?

“Dik dur biraz. Güven kendine. Siktir et Orhan’ı. İstifayı da bas. İyi gelmiyor sana orası.” “Kolay mı Zeynep? Ha deyince oluyor mu hemen?” “Sen istedikten sonra neden olmasın?”  Yakasındaki kırmızı leke. Cebindeki tek küpe. “Aman Sevda, ne saçmalıyorsun? Tam seyahate giderken zamanı mı?” Değil tabii. Bana ayıracak vaktin yok. “Olmuyor kabul et. Bu kaçıncı. Her …

O Kadar Kolay mı? Devamı »

Bakır Tenli Kadınların Mahrem Kelimeleri

Kirpiklerine ektiğim tohumların umudunun faizini ödüyoruz. Saçlarının dallarına konan beyaz güvercinler bize gevezelikten başka ne getirdi? Gözlerin bulutları esmer kılarken, güneşi solgunlaştıran nefesine alkış tutan çocuklar görüyorum. Bu çocukların yüreklerinde kaynayan bir sokağın haşlanmış yaprakları var. Zangır zangır tüten yürek bacaları ikimize gözyaşından başka ne getirdi ki? Taze kahkahalarının ten sızlatan çelişkisinden kaçmak için, hangi …

Bakır Tenli Kadınların Mahrem Kelimeleri Devamı »

S.O.S.

Gece vakti düşsüz bir adamdır Hayal kuraklıklarıyla yaşayan Yaşatan, içinde ölen bir kuşun son cıvıltısıdır Sokak lambalarının mâni olduğu akşam Öğlen gölünde serin son bir çırpıntıdır Rüzgâr çıkıp süvarileri dört nala koşturduğunda Her şey deliksiz ve berraktır/ her şey: Yani bütün kurbanları Alexander’ın Süleyman’ın tüm kadınları Ve kanlı altar ve Porz Goret Her şey silme …

S.O.S. Devamı »

Lento Söyleşileri: Yeliz Akıncılar

 Yeliz Akıncılar’ın ilk öykü kitabı Her Şeyden Biraz Her Şeyden Başka; ancak öykülerin ilk kitabını yayımlamış bir yazardan ziyade dili oturmuş, tecrübeli bir yazarın elinden çıkmış olduğunu düşünüyorsunuz.  Zengin öykü dilinin yanı sıra öykülerin her biri evren kurma noktasında da çok başarılı. Özellikle “Hangi Ara” öyküsünü, kadın duyarlılığını kısa, yalın ama çok çarpıcı bir biçimde …

Lento Söyleşileri: Yeliz Akıncılar Devamı »

Aşklar Buz Tutunca

“Porselen takımları çıkar,” dedi Müberra Hanım. Derin bir iç çekerek yaslandı arkasına. Kitabının arasına gümüş ayracı yerleştirdi itinayla, taşlarla süslenmiş kelebek gözlüklerini sehpanın üzerine bıraktı. Yaşlılık lekeleriyle donanmış titreyen elleriyle kırmızı ojeleri şirin bir tezat oluşturuyordu. Topuz yaptığı gri ışıltılı beyaz saçlarına fildişi bir toka takmıştı. Bahar büfeden gümüş tepsiyi, tabaklarıyla birlikte iki fincanı çıkardı, …

Aşklar Buz Tutunca Devamı »

Sıcacık Ağustos Kara

Bakışlar hapsolmuş gözlerinde tekir Tekerlek izlerinde nefessiz sürükleniş Sessizlikte bekleyişin susmuş sinekleri Örter üzerine saklanmış sisinde geceyi   Kokmuş sabahında sıcacık kara ağustos Soğumuş gözler akını bıraktı topuna kar Kızgın çığ düşer üstünde bir çınar yaprak Baykuş nefesi sinmiş bedenine gölgesiz                          

Usta

 Cemal dükkâna girince burnuna çöpteki artıkların kokusu geldi. Midesi bulandı. Bir de etrafı sineklerin sardığını görünce başını iki yana salladı. Pencereye yöneldi. “Ustam gibi olmayacağım, diye diye dükkânı getirdiğin hale bak. Ustalık senin neyine Cemal?”  Sabah atarım, diye kapının önüne bıraktığı külleri gören ustasının, yüzüne su döküp uyandırdığındaki ürpertiyi hissetti içinde. “Bunlar ne böyle Cemo?” …

Usta Devamı »

Flavia’ya Ağıt

İşte ezginim! Yıkılan duvarların ardından takip ediyor Gerçekliğin bıraktığı izsel yıkımı Sen! Ötekinin kayıp izdüşümünde gölgeleri takip eden Kübalı! Bir masa, bir sandalye ya da başlıca bir koltuk İçimizi sıcak tutacak bir ev içinde Taptaze olma arzusuyla Yepyeni bir gerçekliğin peşinde koşuyoruz. O izsel yıkım, Karanlığımızı parçalayan keskin kılıcıyla Yanı başımızda nöbet tutuyor, ey güzel …

Flavia’ya Ağıt Devamı »

Karşılaştılar

 O günü hatırlamaya çalışayım; yazın sıcak mı sıcak günleriydi. Nemli bir İstanbul öğlen saati, aylardan temmuz idi. Güneş tepedeydi, derin bir boğuntu vardı soluduğum havada, biraz deniz esintisiyle serinlemek için vapurun arkasına geçtim. Süleymaniye Camiini gölgede bırakan o ucube bina henüz yoktu, Park Otel’in başını çektiği bilindik İstanbul katliamı daha yeni yeni başlıyordu.  Keşmekeş dolu …

Karşılaştılar Devamı »

kusur

içimdeki kısrağın dizgini boş ben boyumca yürüyeceğim kusurum bilmiyorum rahvanımın kudretini bittiğim yeri arıyorum birileri sonra dur diyor beni, yut diyor bana, tat diyor etimi aldanırsam fena düşeceğim durduğum kadar koşmazsam geçilecek zihnimin haramileri düşersem kırılırsam vuracaklar kusurumdan içimdeki kısrağa yetişemiyorum