Muammer
Muammer Amcam başını ellerinin arasına almış düşünüyor, arada önündeki peçeteye bir şeyler karalıyordu. Daha doğrusu hep aynı şeyi çiziyordu; kocaman gözlü bir oğlan çocuğu. Öyle de güzel çiziyordu ki değme ressamlara taş çıkartırdı. “Bu çocuk kim?” diye soruyordum, duymuyordu. Yanındaki büyük rakı şişesinin yarısı boştu. Tabaklara, etleri sıyrılmış kılçıklar dizilmişti. Yenmemiş çıtır çıtır hamsiler, ziyan …