Ayşegül Karaçocuk

Kente Ağıt

 Doğduğum, büyüdüğüm kenti terk ettim.  Arkama bakmadan geride bıraktım.  Oysa âşıktım İstanbul’a ve benim gibi bu kente âşık bir gence.    Köşe bucak semtlerini, sokaklarını, olmadık yerde karşıma çıkan türbelerini, divan yolunda tarihin izini sürmenin heyecanını, denizini, yunusunu, vapurunu, martıları, taşını, sevmeyi onunla öğrendim.  Başımı döndürüyordu o ve İstanbul, sokaklarda saatlerce dolaşıyor ve kenti birlikte …

Kente Ağıt Devamı »

Ganj Kıyısında, Yuvam da…

 Burası benim evim. Doğduğumdan beri bu kentte, bu bahçede yaşıyorum. Ev demesi zor ama yuvam işte. İnsanın yaşadığı yerdir ya yuvası …  Doğduğumda annem beni buraya bırakmış, daha bebekmişim. Olanı biteni hatırlamıyorum.  Bir annem olduğunu biliyorum ama benim hiç babam olmadı, bana bakan, karşılığında beni döven, anneme söven, aşağılayan bir babam da yok, “piç” diyorlar …

Ganj Kıyısında, Yuvam da… Devamı »

Günlük Kokusu

   Ne zamandır üzerimde kalın bir kabuk var gibi hissediyorum. Yazdıklarıma bakıyorum; Ağır ve hantal geliyor. Kalın kabukların altındaki sessiz sözcükler. Tıpkı oturduğum mahallenin çarşısında gördüğüm o sert kabuklu sığla ağacı gibiyim. Yanından geçerken genzimi yakan, ağır bir reçine kokusu geliyor… Her seferinde beni durduruyor, şaşırıyorum ve hatırını soruyorum, iyice yaşını almış ağacın.  Onun gibiyim …

Günlük Kokusu Devamı »