İçinden İstanbul Geçen Hikâyeler/ Mu-ma!
Geceden alacaklı bir uykuyla sokağa vurdum kendimi. Geçtiğim yerlere hayalin eşlik ediyor Mu-ma! Sana mu-ma diyeceğim. İsimler yalnızca…
Geceden alacaklı bir uykuyla sokağa vurdum kendimi. Geçtiğim yerlere hayalin eşlik ediyor Mu-ma! Sana mu-ma diyeceğim. İsimler yalnızca…
Benim kim olduğumu boş ver de buradan nasıl çıkacağız onu düşün, dedi Serdar. Birkaç saattir içinde oldukları taştan bir kutunun duvarlarından birindeki el kadar pencereden dışarı bakmaya çalışıyorduama görebildiği tek şey birkaç meşale ile aydınlatılmış uzun bir koridordu. Boğazı ağrıdığı için bağırmayı bırakmıştı.Zaten sesini duyan da yoktu.
Trenden indiğimde, güneşin uyanmasına uzun bir süre vardı. Bugün Aralık’ın sekizi. Kış hiç olmadığı kadar ağır birşekilde bütün şehre ve omuzlarıma bastırarak zamana gücünü göstermeye çalışıyordu. Bense tüm olan bitene hiçaldırmadan sadece trenden inip bir an önce evime gitmenin ve bir tas sıcak çorba içmenin peşindeydim. Gar içerisindeuzun boylu bir sessizlik hakimdi.
Hayatını planlı yaşamayı sevdiğinden olsa gerek sol bileğine İsviçre malı bir saatin dövmesini yaptırmıştı. Attığı heradımın arasının kaç santimetre olması gerektiğini bilir, yediği lokmadaki protein, karbonhidrat, şeker ve yağ miktarınıelindeki kaşığın brüt ağırlığından hesaplar, hava durumuna bakmadan dışarı çıkmazdı. Böyle insanların kaderle bilekgüreşine tutuşmuş olmaları onları biraz çekilmez bir hale getirirdi. Her gece iki şişe …
Bahçeye açılan demir kapının ağlamaklı gıcırtısıyla irkildi. Bahçe kapısını geniş dallarıyla süsleyen çınar ağacı, kupkuru, kavruk bir pençe gibi uzanıyordu gökyüzüne. Ne tenekekutulardaki sardunyalar ne pencere önlerini süsleyen menekşeler kalmıştı. Oysa annesi ne çok severdi bu bahçeyi. Bu hâlegelmesine izin vermezdi. Toprak yoldan geçerek, evin ahşap kapısını merakla araladı. Taze kek kokusuydu duyduğu. …
Mor tüller uçuş uçuştu içeriye dolan rüzgârla. Bir padişah otağını andıran oldukça gösterişli Acem işi çadırın iki yanındansalınarak geçmişten geleceğe dilsiz olan harfleri süpürüyorlardı. “Dilli harflerde mi var?” sorusu akıllara gelse de efsunuçözülmedik düğüm düğüm olmuş hayatların ahrazlığı baş gösteriyordu Shahla’nın bağdaş kurduğu postunda. Postununhemen yanında, süslü mürekkep şişesindeki divite uzanarak harflere dil üfürüyordu. Beyaz …
Yetmişlerini geçmiş, yaşına rağmen diri, inci dişleri gümüş saçlara yakışan, küçük memeli, küçük ağızlı bir kadın MadamJosephine. Ömrünü geçirdiği, ailesindeki herkesi topraklarına gömdüğü İstanbul’u terk edememiş; Girit’teki akrabalarının“gel” ısrarlarına rağmen İstanbul’da kalmakta diretmişti. Yeşilçam artisti olmakmış hayali. Nerede seçmeler olsa koşakoşa gidip katılırmış. O filmlerin abartılı bir hüzünle ağlayan, süzgün gözleriyle işveli gülücükler saçan, yakışıklıjönlerden …
Kuru dalların arasından esen sarı rüzgâr, gönüllerdeki hüznü alıp götürüyordu. Ne zamandır böylesine huzurlu bir mevsimgeçmemişti. Bu soluk renkli güzel yürüyüşün sonu, pek de iyi bir yere çıkmıyordu. Zira kanla bezenmiş ıslak yapraklarınüzerinde yatan adam, hiç hareket etmiyordu. Polis sirenlerinin kulaklara çalınmasından tam yarım saat önceydi.Pencerenin ardındaki gülümseyen yüz olan biteni takip ediyordu. Tam da …
Geçici süre bulunacağımı bildiğim bir yerde yaşıyorum. Alanım yetersiz, yavaş yavaş şekillenen özgür bir ruhum var. Duyduklarımla anlamlandırdığım, bazen korkuyla beklediğim geleceğim, hazır yemeğim, uzun uyku ve dinlenme anlarım mevcut. Sebep aramaksızın sevdiğim, devamlı sesini dinlediğim bir kadın var. Bu kadının sesi çoğunlukla huzur yüklü olur. Bağırmadan, kelimenin hak ettiği vurguyu vererek güzel şeyler anlatır. …
Bazı geceler gözüne uyku girmeyince yapacağı, yapmak istediği, yaptığı şeyler hep farklı olurdu. Misal, aynadakendine bakarken bulurdu kendini. Çehresine bakardı. Okşardı yüzünü. Bıyıkları siyahtan burmaydı. Kimi geceler bukıl ordusunu kesmek gelirdi bıçağından. Yapamazdı. Yapsa silinip giderdi bir şeyler içinden, bilirdi. Bu gece yalnızcagözleri buluştu aynada. Haziranın yirmi üçü. Yaşı önemsiz. Tek gecede bir pay …