Tuğba Yılmaz

Düş Kapanı

 Ne gerek vardı bu kadar tozu dumana katmaya! Ne oldu şimdi? Her yer yerle bir… Toplayacak ne güç kaldı ne de dizde derman… Eskiden yeniden konuşmaya yeni bir şeyler tatmaya, bir çiçeği koklamaya, yeni yerler görmeye, hissetmeye, popüler şarkılar duymaya, mutsuz sonlara üzülmeye, mutlu sonlara sevinmeye, geçmişe hüzünlenmeye, o günleri özlemeye, oynamaya, görünce heveslenmeye…  Yerimden …

Düş Kapanı Devamı »

Armağan

 Çiçekler yolluyorum sana. Dünyanın en güzel çiçeklerini! Her şeye rağmen, sana rağmen. Evrenin renkli çiçeklerini, en mavi çiçeklerini. Gülümseyen çiçekler yolluyorum. Biraz gül, gülümse! Azıcık su ver dibine! Fazla durmazlar zaten. Dayanamaz solar elinde! Endemik bir tür olur vakti geldiğinde! Dokunma ve konuşma! Sadece gülümse. Bir çiçek ne kadar gülümseyebilirse!   Mehtaplı bir gece veriyorum sana! …

Armağan Devamı »

Akıldan Kalbe

 Aklımla kalbim çok iyi anlaşır benim. Aralarından su sızmaz. Aklımın fikirlerine kalbim büyük ehemmiyet verir. Kalbimin sesini aklım can kulağı ile dinler. Hiç sesini kısmaz. Gürültüsüne çıt demez. Oklava vurmaz kapısına. Şikayet etmez. Birbirlerinin tabağını asla boş göndermezler. O kadar iyi komşular. Su sızmaz. Beraber yeşillenir beraber solarlar. Kalbim kırılırsa aklım onarır. Aklımın ucuna gelen …

Akıldan Kalbe Devamı »

Baharı Bekliyorum

 Baharı bekliyorum. Dalların tomurcuklanmasını, çiçeklerin azat edilmesini, dileklerin yeniden asılmasını, tek tek bütün papatyaları koklamayı, gökyüzünü seyredip umutlanmayı bekliyorum. Baharı bekliyorum. Kışları naftalinlemeyi, ayazlara çakmak çakmayı, buzları tuzlamayı istiyorum. Bir gün dilinizden dökülenlerin yüreğinizi yakmasını umut ediyorum. Gözlerime inanamamak, duyduklarıma çok şaşırmak ve sevinçten parmaklarım titresin istiyorum. Bir gün döndüğünüzde ilk önce kendimi sonra … …

Baharı Bekliyorum Devamı »

Kırmızı Beşik

 Yalnızlık nedir diye sorsalar, yani sormazlar aslında herkes bilir, ama herkesin yalnızlığı başkadır. Kimse aynı tanımı, aynı betimlemeyi yapmaz. Benim yalnızlığım doğduğumda başlamış mesela. Kırmızı bez beşikte bir yastık bir yorgandan küçük bir dünya, bebeğin dünyası, bebeğin yalnızlığı! İşte insan taaa bebeklikte, hatta doğduğunda alışıyor iyi ya da kötüye. Neyi verirlerse onunla yetinmeyi öğretiyorlar. Önemli …

Kırmızı Beşik Devamı »

Özrün Özgürlüğü

 Özür dilerim! Nereden tutunacağımı bulamadım. Söze nasıl başlayacağımı, nasıl ifade edersem daha doğru olacağını bilemedim.  Sanki ne söylesem ne yazsam ifade etmekte zorlanıyorum ya da yanlış ifade ediyorum. Çok düşünerek mi yazmalıyım yoksa hiç düşünmeden mi? Kendimi hangi yollardan anlatırsam daha doğru anlaşırım diye ince ayrıntılara giriyorum. Gerek var mı o da meçhul!  Güne gözlerimi …

Özrün Özgürlüğü Devamı »

Bir Yer Var

 Uzak bir yer var, çok uzak… Hiçbir yer bu kadar uzak değil. Nasıl gidilir, mümkün mü? Bulunur mu aramakla, sormakla? Bir yol gösteren olur mu? Nereden sola dönsem, hangi yokuşu çıksam, sırtımı hangi duvara versem? Kime danışsam farklı şeyler söylüyor! Kimse doğru yolu bilmiyor! Belki yürüyerek gitsem varacağım. Belki de bir daha hiç görmeyeceğim. Sanki …

Bir Yer Var Devamı »

Sağanak Sokak

 Arnavut kaldırımlı taş bir sokaktayım. Yol biraz yokuş. Akşamdan kalan yağmur kurumak için sebep bulamamış. Evlerin kuzey yamaçları hâlâ nemli, Güney yamaçları hep daha umutlu. Pencerenin açık kenarından sıyrılmış perde kaçmak için savrulurken, hiç şansının olmadığının farkında değil! Hava serin, kollarımı avuç içime alınca anlıyorum üşüdüğümü. Bekliyorum. Hiç gidesim yok bir yere. Varmak istediğim bir …

Sağanak Sokak Devamı »

Hesapsız Hesap

Bugün aldığım kitapları yerleştiremedim kitaplığa. Bir aşağı bir yukarı… sığdıramadım. Zaten birbirine girmiş hepsi. Renkleri, sıraları, konuları, yazarları karışmış. Şöyle biraz göz gezdirdim. Çok uzun yıllar olmuş. Günlerce belki de haftalarca arayıp sonra yarım kalmış sayfalarla göz göze geldim. İnsan kitaptan utanır mı? Ben utandım! Yarım kalmışların yüzüne bakamadım. Bi köşede “Fasl-ı Aşk”, bi tarafta …

Hesapsız Hesap Devamı »

Esir Parmak

İçimde kopan bir gürültü ile uyandım bu sabah. Gecenin sesi açık kalmış. Gözlerimi fal taşı, kulaklarımı tıkalı… Kırk yıllık odam yabancı! Her şeyi sonradan anladığım gibi yine sonradan geldi aklım yanı başıma. Tamam dedim. Hepsi birer rüya. Değişen sadece takvim yaprağı. Gün, güneş, ben ve yarın hep aynı. Merhaba demek için bir sebep var mı? …

Esir Parmak Devamı »