Öykü

Eli, eli, lema sabaktani!

 Ölmek bana çok zor. Tüm sevdiklerimi, sevmediklerimi, ailemi, arkadaşlarımı, iki günde bir uğradığım ve her defasında bana en yumuşak ekmeği ayıran fırıncıyı, her sabah dışarıdan gelen sesinin evi sıcacık doldurduğu sütçüyü, ve merhaba-merhabalaşmaların insanın hayatına tatlı bir tını kattığı tüm tanıdıklarımı kaybettim. Aileni kaybetmek, esnaflarını kaybetmekle bir mi diyeceksiniz şimdi. Eh bir noktadan sonra öyle… …

Eli, eli, lema sabaktani! Devamı »

Sinek

Hayatımızdaki sineklere ithafen…  Etraflıca çevresine baktı. Aklından geçenleri harekete geçirmek için çok heyecanlıydı. İçinden, “Ne kadar da kurnazım.” dedi. İlk gördüğü tezgâha yaklaştı. Hiçbir ihtiyacı olmamasına rağmen ürünleri tezgâhta inceliyor yerlerini değiştiriyor fiyatlarını sorup sürekli çok pahalı, diyordu. Tezgâh sahibi adamın dikkatini çekmeyi başardı. Hissettiği anda Sinek sinsi gülümsemesini suratına koydu ve ellerini sanki üşüyormuş …

Sinek Devamı »

Ganj Kıyısında, Yuvam da…

 Burası benim evim. Doğduğumdan beri bu kentte, bu bahçede yaşıyorum. Ev demesi zor ama yuvam işte. İnsanın yaşadığı yerdir ya yuvası …  Doğduğumda annem beni buraya bırakmış, daha bebekmişim. Olanı biteni hatırlamıyorum.  Bir annem olduğunu biliyorum ama benim hiç babam olmadı, bana bakan, karşılığında beni döven, anneme söven, aşağılayan bir babam da yok, “piç” diyorlar …

Ganj Kıyısında, Yuvam da… Devamı »

Zihin Albümü

 Yeni biçilen çimlerin kokusunu havaya karıştıran buğu, ağaçların taze sürgünlerinden yeniden hayata merhaba diyen tomurcuklar ve genç yaprakların  arasından yol yol ışıklı izler bırakan güneş. Sabah dedikodularına çoktan başlamış serçeler. Uzaktan yankılanarak gelen tren düdüğünden başka sadece doğanın kokusu ve sesinin hâkim olduğu sabahın tazeliği. Dağların yemyeşil tepeleri  mavi gökyüzü ile birleşmiş. Eteklerine, hiçbir ritmi, …

Zihin Albümü Devamı »

Pencere

 Uyanır uyanmaz “Pencereyi aç!” diye seslendi. Hiçbir şey olmadı. Başucundaki kırmızı düğmeye bastı. Tuhaf! Düğme de mi çalışmıyor? İyi de neredeyse her gün, tüm gün açık olan şu pencere nasıl olur da açılmaz ki?  Söylediklerine göre bir kaç konteyner ötedeki üretim merkezinde oluşturulmuştu. Her “üretilen” gibi 18 yaşında kendi konteynerine nakledilmişti. Ve 20 yıldır her …

Pencere Devamı »

Bir Bardak Su

 Tekli bazanın yanında durmuş uzun süredir annesinden bir hareket bekliyordu. Ya da en azından seslenişlerine bir tepki… Yüzünün rengi sarı, dudakları beyazdı. Ayrıca kurumuştu da. Fiskosun üzerinde duran yarım bardaktan az suya titreyen elleriyle uzandı. İçerden spiker heyecanla, Beşiktaş’ın adı zor telaffuz edilen bir oyuncusunun Porto’nun sağ kanadından içeri girerek defanstan iki kişiyi çalımlayıp kalecinin …

Bir Bardak Su Devamı »

Oyun

 Okulun bahçesindeki büyük ağacın altında oturuyordu. Burası her zamanki yeriydi. Teneffüslerde bu büyük ağacın altında oturup oyun oynayan çocukları izlerdi. Bu ağaç sanki dünyadan çok uzakta bir yerdi. Kimsenin onu görmediği, kimsenin aksayan ayağıyla dalga geçmediği, uzak ve korunaklı tek yer.  Firuze aslında okulu çok seviyordu. Her sabah heyecanla uyanıp önlüğünü giyer, annesi uzun kumral …

Oyun Devamı »

Manolya

 Öğle sonralarının sakin sıkıcılığında, boş bir lokantanın cam kenarındaki masasında dışarıyı izliyordu kadın. İçeri giren bir adamın uzun süren sessizliği bozmasıyla başını ona doğru çevirdi. “Şu masa çok iyiymiş anne.” diyerek tam kadının karşısındaki sandalyeyi gösterdi adam. Sokakta coşkuyla açmış manolya ağacını izlemek için seçtiği masayla arasına yaşlı bir kadınla bir adam girmişti.  Annesini tekerlekli …

Manolya Devamı »

Kayıp

 Gök, yüzünü bir ressam gibi boyuyor bir kez daha. Günün mavisine gecenin karanlığı damlıyor. Ortaya çıkan bu lacivertte kadim bir telaş gizli. Bu saatlerde bulutlar daha da savruk yüzüyor, kuşlar daha bir heyecanla ötüşüyor. Tüm yaşam bir an evvel geceye hazırlanmak istiyor. Kimi yuvasından ayrılarak kimisi de yuvasına dönerek… Karlar gibi bembeyaz, ay kadar parlak …

Kayıp Devamı »

Mezuniyet Hediyesi

 Beş saat süren yolculuğumun sonunda Selim’e kavuşmak güzeldi. Yumuşak siyah bıyıkları, sevimli ince uzun yüzü ve o yüzü süsleyen hoş biçimli dudakları, esmer alnının üzerinden aşağıya kıvrılan ipek gibi dalgalı siyah saçları, insanın içini delen bakışlarıyla sevecendi. Üzerine giydiği eski giysiler olmasa, mağazaların vitrinlerine yerleştirilmiş ideal erkek güzelliğini temsil eden şu pembe cansız mankenlere benzerdi. …

Mezuniyet Hediyesi Devamı »