Öykü

Oyun

 Okulun bahçesindeki büyük ağacın altında oturuyordu. Burası her zamanki yeriydi. Teneffüslerde bu büyük ağacın altında oturup oyun oynayan çocukları izlerdi. Bu ağaç sanki dünyadan çok uzakta bir yerdi. Kimsenin onu görmediği, kimsenin aksayan ayağıyla dalga geçmediği, uzak ve korunaklı tek yer.  Firuze aslında okulu çok seviyordu. Her sabah heyecanla uyanıp önlüğünü giyer, annesi uzun kumral …

Oyun Devamı »

Manolya

 Öğle sonralarının sakin sıkıcılığında, boş bir lokantanın cam kenarındaki masasında dışarıyı izliyordu kadın. İçeri giren bir adamın uzun süren sessizliği bozmasıyla başını ona doğru çevirdi. “Şu masa çok iyiymiş anne.” diyerek tam kadının karşısındaki sandalyeyi gösterdi adam. Sokakta coşkuyla açmış manolya ağacını izlemek için seçtiği masayla arasına yaşlı bir kadınla bir adam girmişti.  Annesini tekerlekli …

Manolya Devamı »

Kayıp

 Gök, yüzünü bir ressam gibi boyuyor bir kez daha. Günün mavisine gecenin karanlığı damlıyor. Ortaya çıkan bu lacivertte kadim bir telaş gizli. Bu saatlerde bulutlar daha da savruk yüzüyor, kuşlar daha bir heyecanla ötüşüyor. Tüm yaşam bir an evvel geceye hazırlanmak istiyor. Kimi yuvasından ayrılarak kimisi de yuvasına dönerek… Karlar gibi bembeyaz, ay kadar parlak …

Kayıp Devamı »

Mezuniyet Hediyesi

 Beş saat süren yolculuğumun sonunda Selim’e kavuşmak güzeldi. Yumuşak siyah bıyıkları, sevimli ince uzun yüzü ve o yüzü süsleyen hoş biçimli dudakları, esmer alnının üzerinden aşağıya kıvrılan ipek gibi dalgalı siyah saçları, insanın içini delen bakışlarıyla sevecendi. Üzerine giydiği eski giysiler olmasa, mağazaların vitrinlerine yerleştirilmiş ideal erkek güzelliğini temsil eden şu pembe cansız mankenlere benzerdi. …

Mezuniyet Hediyesi Devamı »

Hamsi ve Çipura

 Her salı, sabah saat sekizi beş geçe vapuruna binerim. Aslında daha erken gitmek istiyorum, Şehir Hatları İşletmesi izin vermiyor. Adalara vapur seferlerini günde ikiye düşürdüler. Sekizi beş geçe seferinden daha erken bir saatte adaya gitmek istersen, vapur iskelesinin yanındaki derme çatma motor iskelesine buyurun beyim, diyorlar.  Bilmiyorlar, Fenerbahçe vapurunun bacasına yaslanmış bankta oturmayı, vapurun kalbini …

Hamsi ve Çipura Devamı »

Kızıl Elma

 Sabah uyanmak bile çile gibi gelir mi insana? On beş dakika bu tarafa yatayım bir on beş dakikada diğer tarafa… Bakın böyle böle uyuyarak harcayabilirim bütün hayatımı. İşin tuhafı ne kadar uyursam o kadar yorgunum. Bitmek tükenmek bilmeyen bir uyuşukluk hâlindeyim sanki. Yıllar önce, toplayıp kalemi kâğıdı, düşmüştüm İstanbul yollarına. Onca roman, şarkı ve şiirlerle …

Kızıl Elma Devamı »

Karganın Karası

  “Kim var orada, hoşşşşttt hoooşştttt, heeeeyyy kimsin, pıışttttt!”   Gördüğü in miydi cin miydi; insan mıydı hayvan mıydı bilmeden ardı ardına bağırdı Musa. Elindeki fenerin ışığı anca on on beş adım ilerisini aydınlatıyordu. Gerisi karşı yolun cılız ışığında belli belirsiz, ama daha çok karanlık kalıyordu. Ne gördüğünden emin değildi, üstelemeye de cesareti yoktu; “Aman yine …

Karganın Karası Devamı »

Yan Yana

  Okullar tatile girince üç ay boyunca perşembeleri hariç her gün, -perşembe günleri pazara giderler- çocuklarıyla adanın arkasında Viran Bağlar ’da denize giderler. Hem okulsuzluktan kuduran çocukların azgınlığı hafifliyor, hem de kadınlar genişçe bir kayanın üstüne yan yana dizilip Hatice’nin kocasının birisiyle dost hayatı yaşadığını, üstelik dostuna da adada ev tuttuğunu, günahı Hüseyin’in boynuna, deyip …

Yan Yana Devamı »

Delikanlı

 Beyaz parmaklıkların ardında, kahverengi bir camın yarısını tamamladığı kütüphane kapısının önündeyim. Derin bir nefes alıyorum. 2001 yılından, on beş yaşımdan koparılmış bir soluk. Elimde Dostoyevski’nin Delikanlı kitabıyla başlayıp ellerimde top gibi çevirdiğim, sanki içindeki kelimeler sayfalardan çıkıp ben yürüdükçe önümde birer eşlikçiye dönüşmüş, hatta evin yolunu unutmuş gibi yaparak harflerle oyun oynadığım eve dönüş yolculuğum, …

Delikanlı Devamı »

Acı Eşiği

 Evim, temiz ve düzenliyken, her şey yerli yerindeyken huzur buluyordum. Anne elinin değmiş olduğu belli olmalıydı her köşede. Buram buram temizlik kokusuna, mutfakta pişen yemeklerin aroması karışmalıydı. Sokak kapısından giren gözlerini yumup havayı koklamalıydı içine çeke çeke. Bitap düşmüş tükenmiş bedenimde, yüzlere yayılan sevgi ve huzur tüm yorgunluğumu alıp götürmeliydi. Beni mutlu eden buydu. Burası …

Acı Eşiği Devamı »