Kısa Öykü

Renkler Doğar Siyahın Kalbinden 

 Tozlu bir rafta duran taş plaklar, gramofonun kolunun altında ağır ağır dönerek içinde gizlediği nağmeleri odanın içinde dans ettiriyordu. Tüm anılar kol kola girmiş duvarlarda danslarını gösteriyordu.  Yamalı koltuğun yanına rastgele iliştirilmiş tahta tabure ve üstünde emanet gibi duran gaz lambasının ışığı, melodinin etkisiyle sallanarak geçmişin hayaletlerini duvarlarda oynatıyordu. Bir mum yanıyordu; beceriksizce saatlerce izledim …

Renkler Doğar Siyahın Kalbinden  Devamı »

Uçan Poşetlerin Şarkısı

 2199’da, gerçeklik bir ayna gibi kırılmıştı. İnsanlar, kimliklerini yalnızca birer dijital iz olarak algılar hâle gelmişti. Sokaklar, parlayan ekranlarla kaplıydı; ancak bu ekranlar, yalnızca parıltılı reklamlar değil, aynı zamanda insanların unutulmuş hayallerinin yankılarıydı.  Herkesin adının bir kod olduğu, kişisel tarihlerin bir arşivde saklandığı bu dünyada, kimliklerini kaybedenler için bir çözüm vardı: Uçan poşetler. Bir zamanlar …

Uçan Poşetlerin Şarkısı Devamı »

Beyin Yiyen Amip

 Aslında aklımda beyin yemek yoktu. Ama insan beyninin bir kere içine girdin mi işler düşündüğünden farklı gelişebiliyor. Mütamadiyen etrafımda olanları anlamlandırmaktan ziyade temel yaşama fonksiyonlarımı sürdürüyordum. Düşünmeden gerçekleştirdiğim bu içgüdüsel yaşama tutunuş rotası zamanla bambaşka bir yöne çevrildi: beyin yemeye, insan beynini…   Bir yok edişin bir var oluşu besleyip yeni bir form yaratmasını izlemeyi …

Beyin Yiyen Amip Devamı »

Benim Bavulum

 Bugün konumuz bavul. Senin bavulunun içinde neler var? İyi de nereye gidiyorum? Neden gidiyorum? Oturmuşum sıcacık evimde, ne gerek var şimdi? Canım hiçbir yere gitmek istemiyor zaten.  Velev ki gideceğim.  Gün olur, alır başımı gidersem… Nereye gitmek isterim? Mutlaka deniz kıyısı olmalı. Bayılırım kokusuna, rengine, havasına. Yanıma yürüyüş ayakkabısı da almalıyım mutlaka.  Bir çay bahçesi …

Benim Bavulum Devamı »

Hatırlatıcı

 Geçenlerde bir gün kısa bir yolculuk yapmak için bindiğim trende bir beyefendinin yanına oturdum. (Hikâye asla o beyefendiyle ilgili değil.) Kulaklıklarım takılı vaziyette yolculuğum başlarken kendisine gözümün kenarıyla baktım. Telefonunda müzik seçimi yaptığını ve onun da kulaklıklarının takılı olduğunu fark ettim . Başımı trenin beyaz, sakız lekeleriyle dolu olan yerine çevirdim. Kendisinin yüzüne hiç bakmadım …

Hatırlatıcı Devamı »

Ben Judith

 Sakınmayı öğrendim en fazla, öğrettiler.  Bir elma ambarında, yığılı elmaların ortasındaydım. Gün gün çürüyordu elmalar ve kimse aldırmıyordu. İlk göz alıcılıkları kayboluyordu yavaşça. Oysa ne baş döndürücüydü ilk halleri renkleri ve kokularıyla.  Topladılar bahçeden özensizce. Yerlere düşenlere bakmadılar. Onlar öyle çoktu oysa.  Her gün kaçtım bu ambara. İçimdeki sesi dinledim.  Daha değil çıkma ortaya, diyordu …

Ben Judith Devamı »

Tik Tak Tik Tak…

 Her gün doğuda uyanıp batıya doğru yollanan güneş, yolculuğunu tamamlayıp yerini aya bırakmıştı. Aynadan kendisine bakıp gördüğü manzaradan hoşnut kalan Zeynep, masanın üzerinde duran sunum dosyasına baktığında bugün kendisi ile ne kadar gurur duyduğunu hatırladı. Aylardır hazırlandığı iş toplantısı beklediğinden çok daha iyi geçmişti. Bugün başından geçen her şeyi annesine anlatmak için sabırsızlanıyordu. Duvar saatine …

Tik Tak Tik Tak… Devamı »

Dörtnala

 Eğer yetişkinlerin dünyasında çocuk olmak hakkında bir kitap yazılabilseydi, eminim içinde şu sıkıcı, kurallı filler bulunurdu. Uçurtma uçurmak, saklambaç oynamak ve kağıttan gemiler yüzdürmek… Fakat ben hiçbir zaman bu fiillerin kıyısında dolaşan bir çocuk olamadım. Kuyruğuna tutunup uçtuğum uçurtmamda, sıkılınca kaçıp saklandığım gizli dünyamda kitaplarımdı benim. Çok küçük yaşta tanıştım kitaplarla ve okudukça öğrendim, öğrendikçe …

Dörtnala Devamı »

Başkalaşım

 Baş habisim sesleniyor derinlerden.  Bir tanımı yok yalnızlığın.  Yalnızlığımın. Adı… Biçimi… Sesi… Kokusu… Belki. Uzaklaşmalıyım. Geleni gideni, gireni çıkanı belirsiz bin odalı ev kafam. Her odasında davetsiz, yüzsüz misafirler. Gel demeden gelenler, git desem de gitmeyenler. Burada gizlenmiştir diye düşünüyorum baş habisin içime giren sesindeki anlamı. Soğuk tuvalet kapağına aniden oturur gibi irkiliyorum. Çiş yaparken …

Başkalaşım Devamı »

Süt Şişesi

 Senenin birinin günlerinden birinde, ağaçsız dar bir sokakta etrafa bakınarak yürürken “trank” diye bir metal sesi duydum. Birkaç adım ötemdeki mazgal kapağı, masanın üzerinde döndürülen metal bir para gibi yalpaladı ve “lönk” diye olduğu yere yığıldı. Bir kez daha havalanan kapak “küüüt” diye asfaltın üzerine düştü. Mazgaldan elinde tüfekle iri bir sıçan sıçradı sokağa. Sıçanı …

Süt Şişesi Devamı »