Şiir

Memleket

Bir yaman türkü düştü yüreğime Sözleri zehirden de acı Dilim varmıyor anlatmaya Can kemiğe dayandı Takvimler kaldı o günde Asırlık felaket dediler yarama Nereye baksa şu gözlerim İlişiyor ağlamaklı bir anaya Ama her şeye rağmen Sımsıkı sarıldık umuda Gözyaşlarıyla yıkandı dualar Tertemiz ulaşsın diye Hakk’a Ve inandık, tutuştuk el ele Bir an gelecek Güneş yükselecek …

Memleket Devamı »

abidik gubidik

abidik gubidik gariban cümleleri kapı önlerine bırakınca sözcükleri yurdundan koparıp alınca kim ağzını güzellikten yana açar kimin kulaklarında güller açar sohbet dediğin baştan devrik hadi tekrar yıkıp sen de konuş bu şiiri de yazmışlar böyle abidik gubidik kemanın sesine asılmış çamaşırlar gibi mahalleleri sarar neşeyi giyinmiş çocuklar ekmek parası kuş cıvıltıları ile çatılara konar insanların …

abidik gubidik Devamı »

Eğriye Şiir

Her sabah kuş sesleriyle uyandırmaya çalıştım yüzümdeki güleçliği, Denizlerden genç kızların intiharlarını çıkardım Ağaçların altına serdim ıpıslak bir sardunya çiçeğinin rengini. Zamanı ağırladım yaşlı bedenlerde; sağduyulu, korkusuzca… Topladığım sokağın sesinden acıları ayıkladım. Eski bir albümde yüzümü aradım siyah beyaz, Yeşile kattım çölümü Yer, dedim bu bulutlar yağmurları Kapımı açık bıraktım yıldızları gözlemleyip. Sahneler kurdum ve …

Eğriye Şiir Devamı »

şiire işmar

sözcükleri yan yana dizince miting yapmıyordu dizeler içgörü şehrinde ayaklanınca şiir koçbaşı ile sıradanlığın kapısı açılır imgeler gölünde taş sektiren çocuk dağın gözyaşları ile ıslanan şairdir doruğa yürüdükçe kendine yakınlaşan düşten ayak izleri ile oluşan patikadan geçer yazmak anlamı olan eylemdir her harfe tutunarak yol almak güneşin bilgeliği ile uyandırmak noktaları yıkarak, sınırları aşmak   …

şiire işmar Devamı »

Talep Edilmeyen Kahvenin Dudaklarda Yarattığı Tedirginlik

Kum tanelerinin kararlı ıslaklığı kalbimin düğmelerini mühürledi Hangi göz kamaştıran otomobil yabancı kelimelerin yarattığı mesafeyi aramıza park etti? Ben hiçliği, Hiçbir şey gibi görüneni, Develerin basiretini korku ile kovarken Sen, uçucu parfümlerin zehrini ve balçıktan sözcükleri beline kemer ettin! Böğrümde kayaların taş uyandıran yaprakları sararırken, Hırs boyalı kalemim, hörgücümün basiretini bileyen ellerim, Modernlik üzerine lekeler …

Talep Edilmeyen Kahvenin Dudaklarda Yarattığı Tedirginlik Devamı »

Bakır Tenli Kadınların Mahrem Kelimeleri

Kirpiklerine ektiğim tohumların umudunun faizini ödüyoruz. Saçlarının dallarına konan beyaz güvercinler bize gevezelikten başka ne getirdi? Gözlerin bulutları esmer kılarken, güneşi solgunlaştıran nefesine alkış tutan çocuklar görüyorum. Bu çocukların yüreklerinde kaynayan bir sokağın haşlanmış yaprakları var. Zangır zangır tüten yürek bacaları ikimize gözyaşından başka ne getirdi ki? Taze kahkahalarının ten sızlatan çelişkisinden kaçmak için, hangi …

Bakır Tenli Kadınların Mahrem Kelimeleri Devamı »

S.O.S.

Gece vakti düşsüz bir adamdır Hayal kuraklıklarıyla yaşayan Yaşatan, içinde ölen bir kuşun son cıvıltısıdır Sokak lambalarının mâni olduğu akşam Öğlen gölünde serin son bir çırpıntıdır Rüzgâr çıkıp süvarileri dört nala koşturduğunda Her şey deliksiz ve berraktır/ her şey: Yani bütün kurbanları Alexander’ın Süleyman’ın tüm kadınları Ve kanlı altar ve Porz Goret Her şey silme …

S.O.S. Devamı »

Sıcacık Ağustos Kara

Bakışlar hapsolmuş gözlerinde tekir Tekerlek izlerinde nefessiz sürükleniş Sessizlikte bekleyişin susmuş sinekleri Örter üzerine saklanmış sisinde geceyi   Kokmuş sabahında sıcacık kara ağustos Soğumuş gözler akını bıraktı topuna kar Kızgın çığ düşer üstünde bir çınar yaprak Baykuş nefesi sinmiş bedenine gölgesiz                          

Flavia’ya Ağıt

İşte ezginim! Yıkılan duvarların ardından takip ediyor Gerçekliğin bıraktığı izsel yıkımı Sen! Ötekinin kayıp izdüşümünde gölgeleri takip eden Kübalı! Bir masa, bir sandalye ya da başlıca bir koltuk İçimizi sıcak tutacak bir ev içinde Taptaze olma arzusuyla Yepyeni bir gerçekliğin peşinde koşuyoruz. O izsel yıkım, Karanlığımızı parçalayan keskin kılıcıyla Yanı başımızda nöbet tutuyor, ey güzel …

Flavia’ya Ağıt Devamı »

kusur

içimdeki kısrağın dizgini boş ben boyumca yürüyeceğim kusurum bilmiyorum rahvanımın kudretini bittiğim yeri arıyorum birileri sonra dur diyor beni, yut diyor bana, tat diyor etimi aldanırsam fena düşeceğim durduğum kadar koşmazsam geçilecek zihnimin haramileri düşersem kırılırsam vuracaklar kusurumdan içimdeki kısrağa yetişemiyorum