Öykü

İstanbullu Posta Pulu – 3. Bölüm: Ekinoks

 Bugün günlerden ekinoks. Günlerin eşitlendiği, yıldaki iki seferden biri. Tüm Dünya Güneş’ten eşit payını alıyor. Güneş’in bile Dünya’ya eşit dağıtıldığı bir gün varken insanların eşit yaşadığı bir dakika bile yok. Ne garip, insan doğadan hiç ders almıyor! Sence insan bunu doğası gereği mi yapıyor yoksa doğasına aykırı yaşadığı için mi yaşayamıyor? Düşünüyorum, bu düş beni …

İstanbullu Posta Pulu – 3. Bölüm: Ekinoks Devamı »

Sınıf Ayrımı

 Berna, okulun giriş kapısında öğrencisiyle karşılaştı. Kızın bakışları içini ısıttı. Boncuk boncuk bakan çocuğun omzuna dokundu. Pazartesi sendromuna bire bir bunlar, diye geçirdi içinden.   “Günaydın Azizeciğim.”  “Aa adımı biliyorsunuz öğretmenim!”  “Önce selama karşılık verilir.” deyip göz kırptı. Sonra, “Hem senin öğretmenin değil miyim? Elbette bileceğim. Ne var bunda şaşıracak?” dedi.  Azize, “Şey diğerleri, yani …

Sınıf Ayrımı Devamı »

Olay Örgüsü

Kabız olmuş. Bir bardak ılık suya birkaç kuru kayısı atsın akşamdan. Sabaha şişer onlar. Kalkınca yesin hemen. Şifa olur. Yok canım, öyle değil. Yazar kabızlığı diyorlarmış. Nasıl desem, bir tür tıkanma. Yazamıyormuş artık. Yahu otursun işte masanın başına, beklesin azıcık. İlahi! Neyi bekleyecek ayol? Gelmesini. Sabır lazım. İlhamın gelmesini bekleyecek tabii… Otobüs mü bu, bekleyince …

Olay Örgüsü Devamı »

İstanbullu Posta Pulu – 2. Bölüm On Yedi

 Paris’te bugün hava parçalı bulutlu. Bilirsin çok severim. Düşünürüm ara ara “Hava mı parçalı, yoksa bulutlar mı?” diye. Ya da “Parça parça bulutlar mı havada?” Severim beni böylesine düşündürten şeyleri.  Anlam kargaşası yaşatan bu tabirdeki gibi havanın kendisi de genelde, aynı karmaşada hissettirir insana. Motivasyon düşüklüğüyle başlangıç yapar güne, çoğu uyanan. Ama ben seviyorum böyle …

İstanbullu Posta Pulu – 2. Bölüm On Yedi Devamı »

Halime’nin Hikâyesi

Çok önceleri istemişti Halime benden, “Söz ver, günün birinde benim hikâyemi de yazacaksın,” demişti. Dergilerde çıkan birkaç öykümü görünce beni yazar sananlardan o da…              Boynuz ve Kulak  Oldu bu iş, dedi Hacer. İsmail Halime’den iyisini mi bulacaktı! Emek emek yetiştirmişti o kızını.  Semra ile de tanışıyordu zaten. Çocuklukları aynı mahallede geçmişti. Kapı önünde bez …

Halime’nin Hikâyesi Devamı »

Küçük Prens, Küçük Kitapkurdu’nun Gezegeninde…

 Bir sonraki gezegen, “Küçük Kitapkurdu”nun gezegeniydi. Tamamı devasa dolaplardan ve sayısız kitaptan oluşan bir gezegendi bu. Dolaplar, raflar, kitaplar tarumar görünüyordu. Tek bir koltuk vardı tam ortada ve kendisi gibi bir çocuk bir kitaba gömülmüş koltukta oturuyordu. Küçük Prens’in geldiğini duymadı bile.  Küçük Prens onu rahatsız etmemek için önce boğazını temizleyerek dikkatini çekmek istedi: “Öhe …

Küçük Prens, Küçük Kitapkurdu’nun Gezegeninde… Devamı »

İstanbullu Posta Pulu – 1.Bölüm Cemre

 Sevgili Cemre;  Sen gideli dokuz gün oldu. Gittiğinden beri olanları değil de sen buradayken, biz yan yanayken, göz göze konuş­­abiliyorken geçen zamanı, yeni sindirmeye başladım. Sindirdiklerim düşüncelere, düşünceler duygulara, duygularım da özleme büründü. Ne kızsın ha, bu devirde, hiçbir sosyal medya hesabın yok. Biliyor musun? İyi ki yok!  Seni görmediğim her an, ne yaptığını bilmediğim …

İstanbullu Posta Pulu – 1.Bölüm Cemre Devamı »

Eli, eli, lema sabaktani!

 Ölmek bana çok zor. Tüm sevdiklerimi, sevmediklerimi, ailemi, arkadaşlarımı, iki günde bir uğradığım ve her defasında bana en yumuşak ekmeği ayıran fırıncıyı, her sabah dışarıdan gelen sesinin evi sıcacık doldurduğu sütçüyü, ve merhaba-merhabalaşmaların insanın hayatına tatlı bir tını kattığı tüm tanıdıklarımı kaybettim. Aileni kaybetmek, esnaflarını kaybetmekle bir mi diyeceksiniz şimdi. Eh bir noktadan sonra öyle… …

Eli, eli, lema sabaktani! Devamı »

Sinek

Hayatımızdaki sineklere ithafen…  Etraflıca çevresine baktı. Aklından geçenleri harekete geçirmek için çok heyecanlıydı. İçinden, “Ne kadar da kurnazım.” dedi. İlk gördüğü tezgâha yaklaştı. Hiçbir ihtiyacı olmamasına rağmen ürünleri tezgâhta inceliyor yerlerini değiştiriyor fiyatlarını sorup sürekli çok pahalı, diyordu. Tezgâh sahibi adamın dikkatini çekmeyi başardı. Hissettiği anda Sinek sinsi gülümsemesini suratına koydu ve ellerini sanki üşüyormuş …

Sinek Devamı »

Ganj Kıyısında, Yuvam da…

 Burası benim evim. Doğduğumdan beri bu kentte, bu bahçede yaşıyorum. Ev demesi zor ama yuvam işte. İnsanın yaşadığı yerdir ya yuvası …  Doğduğumda annem beni buraya bırakmış, daha bebekmişim. Olanı biteni hatırlamıyorum.  Bir annem olduğunu biliyorum ama benim hiç babam olmadı, bana bakan, karşılığında beni döven, anneme söven, aşağılayan bir babam da yok, “piç” diyorlar …

Ganj Kıyısında, Yuvam da… Devamı »