yazılar

Jolan’ın İklimi

“Dırn, dırn, dırn, dırn.” Her sabah olduğu gibi o sabah da evinin salonunda aynı sesle uyanmıştı Jolan Bregovic.Salondaki kanepe artık ona dostça davranmıyor, her yanının ağrımasına sebep oluyordu. Yalnız yaşamanın içinedüşürdüğü korkulara teslim olduğundan beri, koridorun dibindeki, penceresi üç metre ötedeki apartmanın duvarınabakan, güneşin aydınlatmakta güçlük çektiği yatak odasında yatamaz olmuştu. Korkusu seslerden geliyordu. Dışarıdangelen …

Jolan’ın İklimi Devamı »

Misket Nemi

Yemyeşil değildi ağaçlar, yeşildi sadece. Gövdeleri irice ulu çınarlar değildi, bu altında beklediği geceden nemlibelediye bankında. Bu kadar ağaç yan yana ya orman olur ya da… Az ileride duruyordu etrafları uğultuyla kaplıinsanlar. Rengârenk kıyafetleriyle ne kadar da griydiler uzaktan bakılınca. Milyonlarca nüfusuyla koca koca ülkelerdende kalabalık bu şehirde yapayalnızdı Ali! Her zaman olduğu ve olacağı …

Misket Nemi Devamı »

Kimin Güncesi

Bu günce; herkesin bildiği, belki de yaşadığı, toplumda konuşulamayan konuşulsa dahi hep bir nedene bağlanılaraksavunulan istismarın küçük ruhlardaki çözülmelerini doğa metaforuyla konu alan aslında hepimizin güncesidir.   Güz/Solmak                                                       …

Kimin Güncesi Devamı »

Ruhumda Suyun İlahisi

dallarına tüneyip körpe yapraklarına kıydığım ağaçların yarasından sızan bulutlara yaslandım bu sabah.   yıkık ve kurak bir çocuk parkı sanki ruhum kimseler yok kimseler ses yok s e s y o k bir tek kendi sesim var: sapsarı kesilmiş bir salıncağa çarparak zihnimde yankılanan sesim.   kuşlara ihbar ediyorum yenilgilerimi histerik çıplaklığımla yorgun ağaçlar altında …

Ruhumda Suyun İlahisi Devamı »

Karanlığa Bakış

Ofisinin kapısına yöneldiğinde, saat gece yarısına yaklaşıyor olmalıydı. Halletmesi gereken birkaç iş daha kalmıştıancak bunlar internet üzerinden de yapılabilirdi. Yorulmuştu ama yaptığı her iş yorgunluğuna değiyordu.   Eve doğru yola koyulduğunda ne kadar da şanslı bir serseri olduğunu düşünüyor ve kendisiyle gurur duyuyordu. İşiniiyi yapmak, zeki olmak onu tek adam yapıyordu. Onun gibi bir tane …

Karanlığa Bakış Devamı »

Bekleme Odası

Havaalanının bekleme salonunda valizlerine yaslanıp uyuyan adamlar, ağlayan çocuklarını sakinleştirmek için aşağıyukarı yürüyen anneler, kuvvetini arttıran kar ve buz fırtınasından birbirini sorumlu bilip kavgaya tutuşan yaşlı çiftlerdışında genel çoğunluk bıkkın şekilde bekliyor. Üst üste rötarlar açıklanınca havayolu şirketi sandviç ve su dağıtmış.Alan salatalık, uyku ve beklemiş insan kokuyor. Yolunu şaşırmış bir eşek arısı baygın dolaşıyor. …

Bekleme Odası Devamı »

Şeb-i Terk

Uyandığım gecelerin birinde gelirsin Ve üç beş saat yaşarım seninle diye Seni terk edip uyanıyorum gelmediğin gecelerde   Işıkların dizekleri çiziyor altını güzelliğinin Toprağa yansıdığım günlerden Bir rezillik karışıyor kanıma Belki ben karıyorum harcımı Belki senin kırışıkların aklıyor varlığımı   Kahvemde tütüyorsun Betonlar arası kurguların Soğukluğunda titrediğimde Dokunmuyorsun Ben yine donuyorum İçimde yaşama korkusu   …

Şeb-i Terk Devamı »

Son Hece

Öğleden sonra. Sonbahar fırtınası. Ağaçlar rüzgârı tutamıyor. Güneş çoktan bulutların arkasına kaçmış. Yerde renkcümbüşü. Yaprakların savruluşuna bakıyorum. Yollar, onların. Ne bir masa ne bir sandalye ne de bir insan sokaklarda.Ve ben seninleyim. Özgürlüğümde. Mutlu muyum? Sendeki tutsaklığım kadar değil.   Sana yazdığım son mektubu düşünüyorum kahvemin kokusunda. Peşi sıra kelimelerini. Beni okşayan, duygularını banataşıyan. Başka …

Son Hece Devamı »

Merdiven

Bir merdiven dayamıştı dik bir duvara. Onu görenler “Aklını kaçırmış olmalı,” diyorlardı arkasından. Belki de delirmişti.Çoğu kişinin yapmadığını yapmaya çalışmak, deliliğin asıl tanımı olabilirdi.   Merdiven kaç basamaklıydı bunu kestirmeye çalışıyordu, beceremiyordu. Kendini zaman zaman bir duvara değil de göğetırmanır gibi hissediyordu. Bir el atanım olsa ya da arkadan destekleyenim…   Sonunda en yakınına açıldı; …

Merdiven Devamı »

Av ve Avcı

Soğuğa rağmen güneşten yansıyanlar ipil ipildi. Önde ölü gözlerle bakan balık ve arkasında bir kuyudan ağları çekenbalıkçı, ufuktaki gökyüzünden üzerlerine yağan gri bulutlarla çevriliydi…   Balık karların üzerine atıldığında, solungaçları kabararak şişip sönmüş, en nihayetinde de ölü gibi kıpırtısız kalakalmıştıve gözleri açık olduğu halde uyur gibiydi. Uçuk, ürkek bakışları yorgun düşmüş, boş bakışlara dönüşmüştü. Artık …

Av ve Avcı Devamı »