yazılar

Yamalı Ceket

Islak kitabın ağırlığında gizli, anlamını yitirdiğim kelimeler. Kaldırımlarda çamur, sırtımda koca bir kambur, zihnimde pus olur. Yamalı ceketimin düğmelerini, bir senfoninin çığlıklarını Geçmiş mahzun günleri unutabilmek mümkün değil. Kuzeyde bir feryat yükselir güney kendiyle çelişir. Dizelerim yuvarlanır dizine serilir sonra şiire erişir. Senfoni susar şiirden geçilir ve ayakta alkışlanır, Bahar gibi ve baharın gelişi gibi …

Yamalı Ceket Devamı »

Benim Dünyam

 Bence serebral palsi (Beyin felci), kanserden sonraki en zor hastalıktır. Ben yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide elli altı gün geçirdikten sonra seçimimi yaşamdan yana kullanmışım. Bu hastalık, kişiyi ebeveynlerine bağımlı duruma getirse de sizin durumla mutlu olmanız bunu kabul etme sürecinde önem taşır. İnsanların size olan sevgileri, sizin bu hastalıkla yaşamayı öğrenmenizde büyük rol oynar. …

Benim Dünyam Devamı »

İstanbullu Posta Pulu – 2. Bölüm On Yedi

 Paris’te bugün hava parçalı bulutlu. Bilirsin çok severim. Düşünürüm ara ara “Hava mı parçalı, yoksa bulutlar mı?” diye. Ya da “Parça parça bulutlar mı havada?” Severim beni böylesine düşündürten şeyleri.  Anlam kargaşası yaşatan bu tabirdeki gibi havanın kendisi de genelde, aynı karmaşada hissettirir insana. Motivasyon düşüklüğüyle başlangıç yapar güne, çoğu uyanan. Ama ben seviyorum böyle …

İstanbullu Posta Pulu – 2. Bölüm On Yedi Devamı »

Başlangıçta Söz Vardı: Offret (Kurban)

 Johann Sebastian Bach’ın Merhamet Et kantatı, Leonarda da Vinci’nin Kralların Tapınması tablosu, Hamlet, biraz Kierkegaard biraz Nietzsche, çokça sembol, metafor ve karşınızda Andrey Tarkovsky’nin en son filmi, Kurban. İzlemesi zor gözükse de sizi içine çeken hatta dönüp dönüp izleten bir başyapıt. Dönüp izletmesinin nedeni özellikle film boyunca süren monologların ve konuşmaların içeriğini anlama ve düşünme …

Başlangıçta Söz Vardı: Offret (Kurban) Devamı »

Halime’nin Hikâyesi

Çok önceleri istemişti Halime benden, “Söz ver, günün birinde benim hikâyemi de yazacaksın,” demişti. Dergilerde çıkan birkaç öykümü görünce beni yazar sananlardan o da…              Boynuz ve Kulak  Oldu bu iş, dedi Hacer. İsmail Halime’den iyisini mi bulacaktı! Emek emek yetiştirmişti o kızını.  Semra ile de tanışıyordu zaten. Çocuklukları aynı mahallede geçmişti. Kapı önünde bez …

Halime’nin Hikâyesi Devamı »

Sembolik Düşünce ve Birey

 Sembolik düşünce, insan zihninin karmaşık bir yönünü ifade eder. İnsanlar, düşüncelerini ve deneyimlerini simgeler aracılığıyla ifade edebilir; bu da dil, sanat ve kültür gibi çeşitli alanlarda kendisini gösterir. Sembolik düşünce; bireyin kendini anlama, dünyayı yorumlama ve sosyal etkileşimlerdeki etkilerini ve bunun bireysel kimlik, sosyal ilişki ve toplumsal yapılarla olan bağlantılarını ele alır.  Sembolik düşünce nesneleri, …

Sembolik Düşünce ve Birey Devamı »

ERGENLİK AĞRISI

Aklımın ermediği düşler görürüm, Bakışımdaki efkâr bundan.   Elime bir uğur böceği konar: Bakarım, bakar, bakışırız… Bana dert olur o ân; Biraz daha eğlense, annesi Ona pabuç almakta gecikir.                    -Haydi uç, uç, uç!   Bir çift rugan kunduram okul yolunda eskir. Susmasam, bir anlatsam, efsâne söylesem yeridir.   Bende bir hâl, bende bir …

ERGENLİK AĞRISI Devamı »

İhmalin Elmas Parıltısında Çöküş: Olmamış Bir Geleceğin Harabeleri

 2199 yılına gelindiğinde, şehirler taşla ya da çelikle değil, rüyalarla inşa ediliyordu. Zamanın bir aksesuar olduğu, işlevselliğin güzelliğe hakaret sayıldığı bu yüzen kuleler, bir zamanlar unutulmuş bir ütopyanın fısıltılarıyla ayakta duruyordu. Bu şehirler sadece düşmedi—hayır, tam anlamıyla bir ihtişam içinde yok oldular. Kendi ışıltılı hayallerinin ağırlığı altında çökerek ihmali bir lüks olarak kucakladılar.  Bir zamanlar …

İhmalin Elmas Parıltısında Çöküş: Olmamış Bir Geleceğin Harabeleri Devamı »

Kimim Ben, Neresi Burası?

Kimim Ben? Neresi Burası? İçimde bitmeyen bir savaş, Ruhumda bitmeyen bir kavga Neyin kavgasıydı ki bu hiç bitmiyordu? Kime karşı savaşıyordum, ne için kavga ediyordum? Kimim ben? Niçin geldim bu dünyaya? Neye bu öfkem, neye bu kavgam Niçin yaşıyorum, niçin varım Kimim ben? Neresi burası?

Yakın Gelecek, Uzak Geçmişten Daha Güzel!

 Michel Franco tarafından yazılan ve aynı zamanda ustalıkla yönetilen Memory (Hatır), 80. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde geçtiğimiz senenin en çok ses getiren yapımlarından biri oldu.  Meksikalı “auteur”ün travma, bağlantı ve şifalanma üçgeni üzerine kurduğu bu film, diğer işleriyle kolayca ilişkilendirilemeyecek bir nitelikte olsa da Franco’nun kendine özgü sertliğinden ve yoğunluğundan asla vazgeçmiyor. Önceki filmleri, hatta …

Yakın Gelecek, Uzak Geçmişten Daha Güzel! Devamı »